indesign'dan bağımsız olarak şöyle bir şey buldum internette

Hyphen U+2010 is NOT contained in the most fonts, especially not in the fixed fonts

yani tire işareti fontta olmayabilir. bunu test etmenizi tavsiye ederim. eğer başka fontta sorun yoksa kullandığınız fontu değştirmeniz gerekebilir.

hocam teşekkür ederim ilgilendiğiniz için. ama problem şu ki tüm tirelemelerde yok, hatta çok büyük bölümde problem yok. 600 sayfalık kitapta 5 sayfada bir falan bir satırda böyle bir saçmalık oluşuyor. yani sorun fontta değil.

Yazıları MS Word'den mi kopyaladınız acaba?
Gizli karakterleri açıp o sıkıntılı yere bir bakar mısınız, Word'den alınan dokümanlarda bazı saçma karakterler geliyor.

Menu'den Type > Show Hidden Characters ile ya da kısayol ile cmd+alt+i kombinasyonu ile açabilirsiniz.

yazıları word dosyası şeklinde import ediyorum biçim özellikleri kaybolmasın diye hocam. gizli karakterlere en başta bakmıştım. sorun o da değil.

ancak problemin kaynağını buldum. buraya yazayım, bir faydalanan olur.
indesign'de kelime bölme/tireleme işleminin hangi dile göre yapılacağına dair dil ayarı var. sorunlu satırlardaki tireleme dil seçimine baktığımda bir saçmalık fark ettim. ilgili satırlarda bazı kelimeler için kafasına göre farklı dil atamış program, nasıl oldu bilmiyorum. anladığım kadarıyla "ben bunu buradan böldüm ama, emin değilim, sen bir kontrol et" demek istiyor:)hepsini türkçeye çevirince sorun çözüldü.

Sorunu çözmenize sevindim. İlk aklıma dil gelmişti ama çok basit kesin denemişsinizdir diye söylememiştim :)

Naçizane bir tavsiye, Word'den yazıları özellikleriyle birlikte değil ham (unformatted) halde alıp indesign'da işlerseniz daha sağlıklı olur. Çünkü o word'den hazır alınan yazılar bu tarz birçok sıkıntıya yol açabiliyor.

ben de maalesef kompleks bir sorun aradığım için o kısmı düşünemedim başta.
tavsiyeniz doğru, ama 600 sayfalık kitap ve 30'dan fazla makale olunca işin uzamaması adına import yolunu seçmek zorunda kalıyorum...

normal gitarı bilemem de gitar hiroda tuşlar solda değil mi zaten ben solağım sıkıntı olmuyor :(

solaklar için üst tel ile alt tel değiştirilir olur biter.

guitar hero iki türlü de oluyor, sağ da sol da kullanılıyor.

ben solagim ama sag gitarla calmayi ogrendim. el alisiyor bir sure sonra.

edit: bende sağ ile çalmaya zorlamamanızı öneririm.

solak gitarlar var zaten onla olmaz mı?

solak gitar alın ya da klasik gitar için tellerin dizilimini değiştirmeniz de yeterli olur.
sağ ile çalmaya zorlamamanızı öneririm.

Solak gitar olduğunu bilmiyordum. Evde eski bir klasik gitar var onun tellerini değiştirelim şimdilik idare etsin o zaman. Devamını getirirse alırız bir solak gitar.

Üst eşikte oyukların kalınlıkları farklı dolayısıyla tellerin yerini değiştirince randımanlı olmayabilir. Bazı klasik gitarlak "left-friendly" oluyor, yani sadece telleri değişerek solak kullanabiliyorsunuz. Onlardan tercih edebilirsiniz.

Ben solak değilim ama solak gitar çalıyorum. Sağ elle yazıyorum ama makas, pense, tornavida vs. el aletlerini sol elle kullanıyorum.
Gitarı ilk elime aldığımda aynı sizinki gibi klavyeyi sağ elime almıştım. Öbür türlü yani sol eli perdeye alarak çalmaya çok uğraştım ama beceremedim. Solak devam ettim bende.

yazma
patlarsın
arkadaslarını da patlatırsın
bir incelemeye girersen yarragi yedin kısaca.
yazma

Şifreli yaz yazacaksan, o zaman sıkıntı olmaz.

www.medyafaresi.com

abi bu turk insanini anlamak mumkun degil :D 2 gun sonra basina bir isler gelirse o zaman anlarsin... her yere yazmayin su tip seyleri :D

bence hic komik degil, espiri anlayisiniz da gayet cirkin. size degil ancak arkadasiniza uzulurum.

TCK 227 : (2) Bir kimseyi fuhşa teşvik eden, bunun yolunu kolaylaştıran ya da fuhuş için aracılık eden veya yer temin eden kişi, iki yıldan dört yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Fuhşa sürüklenen kişinin kazancından yararlanılarak kısmen veya tamamen geçimin sağlanması, fuhşa teşvik sayılır.

Bi şey olmaz.

Arkadasin yurtdışına çıkarken hesap dökümü veriliyor.orda gorunur misal, Konsolosluk çalışanları geyik konusu olur direk. İncelemeye girmesi durumundan bahsedilmis zaten.

takipsiz postaları posta kutusuna bırakırlar, mektup, fatura gibi.. bu hep böyleydi. şikayetle olacak birşey değil.

kayıtlı dediği şey, registered air mail'dir, barkod numarası vardır, sürekli her update'i takip edebilirsin ve alıcıya elden teslim edilmesi zorunludur. diğeri takipsiz normal posta gibi takip edemezsin ve elden teslim zorunluluğu yoktur, onun için posta kutusuna bırakırlar.

birdahaki alışverişlerinde registered air mail kullan, hem barkod no ile takip edersin hem de elden teslim alırsın.

ptt kargo öyle yapabiliyor. görevlinin keyfine kalmış, benim eve 50 defa aliexpress'ten kargo getiren görevli her seferinde zili çalardı, evde olmazsam aşağıdaki dükkana teslim ederdi.

Ama amerikadan getirttiğim bi kargoyu (muhtemelen başka bir görevli, arada 1 yıldan fazla fark var), aşağıya bırakıp gitmişti.

Sen kargocu abiyi yakala, biraz bahşiş ver. Ben 10 tl vermiştim ilk başlarda bir defa, hiç kapıya bırakıp gitmedi. bahşişim etkili olmuş olabilir.

tracking number'ı olmaz genelde oralardan alınan ürünlerin, yani geliş-gidişte ne aşamalardan geçti kontrol edemezsin sen, bahsettiği kayıtlı olma durumu bu. taa cehennemin esfelesinden gelen kargonun ucuz olmasını sağlayan şeylerden biridir bu normal kargolarda olup bunlarda olmayan özellikler. genelde ufak bir meblağ ile tracking number sunar satıcılar, bundan sonrakilerde onu tercih et.

ptt kargoyla veya kurye ile alakasi yok. dedikleri gibi 'registered' olmayan siradan kargolar kayitsiz, yani kagit uzerinde evin kapisina takilan mektupvari seylerden farki yok. 1 dolar civari farkla kayitli postayi secerseniz hem takipli olur hem kisiye teslim edilir.

ptt kargo ile postayı karıştırmamak lazım.

aliexpress'ten gelenler posta ile geliyor. yani evet mektup gibi. posta kutusu varsa koyar, yoksa bırakıp gider. postacı ile aranız iyi olursa zilinize basabilir.

benim eskisi yukarı çıkarıyodu. arkadaşımınki de öyle.
şimdiki aşağıdan zile basıp kapıyı açtırıp içeri atıp çıkıyor. buna da şükür. dış kapıya bırakıp giden de var.

postacıyla arayı iyi tutun. ya da iş yeri gibi bi yere gönderim yaptırtın.

Sırf bu yüzden aliexpress'ten bir şey alacağımda şirket adresi veriyorum, en kötü aşağıdaki çaycımıza bırakıyorlar.

Geçen sene e-sigara sipariş etmiştim, apartman kapısına bırakmış gitmişler, elime geçmesi tam bir mucizeydi.

Aliden 60 siparişim oldu şu ana kadar ve standart olarak takipli geldi bir çoğu.

Üstte dendiği gibi takipsiz şey için kapıyı çalmazlar. Ama takipliyse de öylece bırakmazlar.

Kimlik fotokopisiyle işlem yaptıramazsın, vekaletname ve rushat aslı olması lazım. App plaka nın özelliği nedir bu arada?

Umarım uzun bir işlem değildir de çabuk hallolur o zaman :)

APP plaka okunaklı ve geniş fontla yazılmış plakalara deniyor bir örneği şu;

encrypted-tbn1.gstatic.com

app'nin açılımı amerikan pres plaka.

sen annen yerine işlem yaptırmazsın ayrıca oralar da kafalarına göre plaka basamıyor, emniyetten dekontu alıp ona göre işlem uyguluyor. ben yapacaklarını sanmıyorum.

Neyse olmasa da sorun değil aslında ceza yemeden orjinalleri yeniden bastırsam benim için kafi. Öyle silikon falan da kullanmayacağım artık zaten tampon yeterince mahvoldu maalesef..

Bu haftasonu 10 kasim bile degil ki zaten cumhuriyet bayraminda da bir sey olmadi.

Bence cok abartiyorsunuz, sonucta insanlar ankara'da yasamaya devam ediyor.


Not: anne degilim ama istanbul'da teror tehdidi olan her yere giden biriyim. Kadikoy, taksim, sultanahmet... ataturk havalimani patlamasindan 1saat sonra ayni havalimanina inmis, darbe zamani da istanbulda bulunmus biriyim. (duzenli yasamadigimi da eklemeliyim) bir de bu tip geziler meb onayi olmadan duzenlenmiyor, zamaninda bizim lise urfa'ya gezi yapacakti, teror artti diye meb izin bile vermemisti. Oyle bir durum olsa meb yine izin vermezdi bence.

Bu annelik içgüdüsü var ya, manyak bir şey, kafamda felaket senaryoları kuruyorum. Korumacı yönüm ağır basıyor.

Oysaki yıllarca Galata'da yalnız yaşadım, bir tekmeyle açılabilecek incecik bir tahta kapısı vardı evimin. Gecenin üçünde, dördünde tek başıma Tünel'de, Galata'da yürüdüm. Hiç de korkmazdım. Şu an çok farklıyım.

ankara'da terör saldırısıyla ölme ihtimaliniz bugün işen eve dönerken trafikte ölme ihtimalinizden daha düşük.

Çocuğu göndermediniz diyelim, o gün gitmeyip başka bir şey yaparken başına bir şey gelse ne olur acaba? Böyle kuruntulara kapılmayın. Hani çok kalabalık olan özel bir gün olsa tamam da gelişigüzel bir haftasonu işte. Terör var ve sakınmaya çalışıyoruz ama hani uçlaştırmamak lazım bence, yoksa nur topu gibi baskılanmış çocuğunuz olur.

Edit: İlk cümledeki örneği verme sebebim, yakın zamanda annemler karadeniz turuna giderken bir arkadaşları son dakikada "ya yağmur mevsimi şimdi, olaylar da var, başıma bişi gelir" diye caydı, yazlığına gitmiş, denizde yüzerken kalp krizi geçirmiş ve hayatını kaybetmiş. Hayat enteresan.

Giderdim. Erkeğim.

Abartiyorsunuz

bence psikolojik tedavi alın.

Siz de yanında olacakmışsınız, gidin bence.

Babayım ve Ankara'da yaşıyorum.

@for day to break, alarım sorun değil de, 22 kişilik sınıftan sadece 7 anne gönderiyor çocuklarını, diğerleri de terörden endişeliymiş, geri kalan tüm annelerle grup terapisi alalım o zaman.

Annelik zaman zaman kafada felaket senaryoları da yazabilmektir , evrim bizi böyle kodlamış, böyle bir şey bu. ben çocuğa hissettirmiyorum zaten, endişemi belli etmiyorum ona kaygılanmasın diye.

Gideceğiz karar verdim :)

Tabi ki sizi bir seyle itham etmiyorum, edemem de ama genel olarak bakildiginda yeni nesil anneler genelde cocugu dusse kalkmasina izin vermeden kaldiran, guneste bile kat kat giydiren, sokakta toz toprakta oynamasina izin vermeyen anneler degil mi? Site icinde bile..
Bence genel olarak bi psikolojik tedavi gereksinimi var :)

Ve evet terorden bu kadar asiri korkmak da bence tedavi edilmeli :/
10 kasim olsa derdim, "yuksek risk olan bir gun, yollamayin" diye. Yani burada kimse birak cocugunu, kendini riske atmaz teror ihtimali yuksek zamanlarda olasi yerlere gidip.

Hem alelade bir gun hem de gercekten ankara'da yasayan insanlara haksizlik.

Gitmeye karar vermenize sevindim. Oradayken muhtemelen akliniza gelmeyecek bile :)

psikolojik tedavi ne ya. kafayı mı yediniz? çok normal bir soru var.

Ben olsam ben de giderdim. Anne değilim ama.

Ya zaten ben "aneeey terör var, asla gitmeyiz oğlum" demiyorum ki. Kafamdaki endişeleri biraz dağıtmak için sordum. Abartıyor muyum diye de sorguluyorum zaten kendimi, diğer anneler aklımı bulandırdı çünkü.

Neyse gidicez, rahadladım ben :)

diğer tarafta banlı olduğum için cevap verememiştim, buraya kısmetmiş :))

bence git.

ama psikolojik tedavilik bi durum yok. ne diye yüklendiniz. hepimiz korkuyoruz.

Teröristlerin artık bir şey yapmasına gerek yok, istediklerini başardılar zaten, sürekli korku içindeyiz.
Ben olsam giderdim. Zaten her gün istanbul'un en kalabalık yerlerinde oluyorum, her gün 2 kez metro kullanıyorum. Aklıma gelmiyor değil, şurada bir bomba patlasa en az 200-300 kişi ölür diye tahminler yapıyorum kafamda. Ama bu beni istediğim yerlere gitmekten alıkoymuyor. Sizi çocuğunuz düşündürüyor evet ama çocukları da korku içinde büyütmek doğru değil, özellikle Atatürk'ün izinden giden bir nesli:)
Terör tehlikesi olsa meb izin vermezdi +1, ne olursa olsun polise ve istihbarata güvenmemiz lazım.
Ki gitmeye karar vermişsiniz, iyi yolculuklar:)

tuzu kuru olanlar için, anne-baba olmayanlar için git demesi kolay.

öncelikle bu abd bilmem ne kurumu türkiye için yine uyarı vermiş vatandaşlarına. herifler ne zaman uyarı verse bi haltlar oluyor memlekette, ama bu ankara olur istanbul olur hatay olur bilemem.

sizin yerinizde olsam gitmem. bir süreliğine ertelerim.

kış mevsimi nasıl ki çeşitli zaruri önlemler almamızı gerektiriyorsa, terör de ne yazık ki artık ülkemiz için gözardı edilemez bir duruma geldi. mevzu sevdiklerimiz olunca ona göre önlem almamız gerekiyor.

ankara'da doğdum büyüdüm. ailem hala ankara'da.
terör saldırılarının olduğu yerler bizim ama güzergâhımız. eve dönerken bombanın patladığı yerden dolmuşa biniyoruz mesela.
annemler tren garındaki patlamadan da diğerinden de sadece 5 dakika farkla kurtuldu mesela.

senelerce anıtkabirin dibinde oturdum. terörden bağımsız karsi apartmanımız 2 kere silahla tarandı. mafya hesaplaşması. üstelik dibimizde polis koruması varken.
dersaneye gittim yer kızılayın tam gobegiydi. insan hakları bildirgesi heykelinin dibi. her hafta çeşitli sebeplerden miting olurdu orada. gezi olaylarından çok yıllar önce bacak kadar çocukken defalarca mitingin ortasında kaldim, gaz bombası yedim, coplardan kaçtım. sonra otobüse binip eve geldim.
evde kimse kalp krizi geçirmedi yaşadıklarımdan ötürü; normal normal oturup yemeğimizi yedik.

siz her akşam ankara metrosunda is çıkışı nasıl bir kalabalık oluyor biliyor musunuz? terör saldırısı için ideal yer ve zaman. ankaranin yarısı evine ulaşmak için metro kullanıyor çünkü.
kimse ise gidip gelmesin mi?

şimdi ben de anneyim.
annelik özen ve dikkat işi. yavrunu koruma içgüdüsünün tavan yaptığı nokta. ama koruma içgüdüsünün yerini endişelerin şekillendirdiği bir hayat alıyorsa orada problem başlıyor demektir.

@kuehles +1

başımıza ne geleceğini bilme şansımız yok. başımıza bir şey gelir endişesiyle yaşama ara verme ihtimalimiz de yok.
önemli olan dikkati elden bırakmamak, gereksiz risk almamak.
gereksiz riske ornek: saldırı uyarısı yapılmış bir yere zorunda kalmadigi halde gitmek.

anıtkabir için bir uyarı var mi? yok.
haddinden fazla kalabalık bir gün mu? değil.
ben sizin yerinizde olsam tek başıma bile olsam giderdim o geziye.

siz yanmayın, ben yanmayayım ama karanlıklar aydınlığa çıksın.
psikolog +1

ben giderdim açıkçası. ankara'yla ya da anıtkabir'le terörü pek bağdaştıramadım çünkü. zaten kontrolleri arttırdılar her yerde, anıtkabir'de de öyledir. o yüzden bence endişelenecek çok bir şey yok.

Ankara'daki 6 milyon insan nasıl yaşıyor ki o zaman, bu kadar kormaya pek lüzum yok. Terörü bırakalım, insanın başına ne gelecekse her an gelebilir, bence mesele terör değil. Nerde yaşıyorsunuz bilmiyorum ama Ankara'da yaşayan bir memur olarak gidin derim.

vallahi şu psikolog diyenleri gördükçe ağzına ağzına vurasım geldi.
bu arkadaşlar ağır travmatik vakalar oldukları için hoş görün. anca böyle rahatlıyorlar.

yaşadığınız korku doğal, sonuçta çocuk sahibisiniz. olayların sık olduğu zamanlarda dışarı çıkmaya korkuyorduk, arabaları insanları süzüyorduk, kalabalık yerlerden kaçar olmuştuk.

şimdi de kimseye gaipten mesajlar falan geldiği için değil, aman yaa bişey olmaz kafasıyla takılıyoruz işte.

Ben giderdim. Anıtkabire zaten güvenlikten geçip gidiyorsunuz. Geri kalanında kalabalık yerlerde gezmeyiverin.

psikolojik bir vaka olup olmadiginizi bilemem ama ankara ile teroru bagdastiramayan insanin da uzayda yasadigini dusunuyorum. cumhuriyet tarihinin en fazla olumlu bombali intihar saldirisinin oldugu ilden bahsediliyor. allah akil fikir versin.
simdi bunu yazip ustune gidin diyecegim zira cok alakasiz bir gunde anitkabir gezisi. gule gule gidin gelin insallah.

ülkede canlı bombanın her an nerden çıkacağı belli mi? sürekli canlı bomba korkusu taşıyorsanız içinizde hepinizin hekime gitme gününüz gelmiş. tedbir de bir yere kadar. ayrıca psikolog öcü değil, manyak, kafadan kontak, saf insanlar gitmiyor psikolağa. aklı başında kendisinin farkında olan hayatını daha yaşanılır kılmak isteyenler gidiyor. yaşanmayan olaylar için felaket senaryoları üretip sıkıntıya girenler için birebir, mesela şu cümle bana pek normal gelmedi: "evde küçük kızım var bize bir şey olursa babasıyla yalnız kalacak off."

Çocuk heveslenmiş, kırmayın gidin.

Hayatı teröre göre şekillendirmenin bir faydası yok.

Sunu sormak istiyorum: Bugun burada bu soruyu sormak Ankara'da bomba patlama ihtimalini dusurecek veya artiracak mi? Yani burada herkes abartiyorsun ne olacak dese bomba patlama olasiligi dusecek mi? Buradaki kimsenin ne zaman ne olacagini bilme gucu var mi? Hayir, yok.
O zaman cevabi siz kendiniz vereceksiniz. Korkuyorsaniz gitmeyeceksiniz. Kimse cocugunuzu sizden cok dusunemez, o yuzden git ne olacak diyebilir. Ama siz onlardan farkli dusunmek durumundasiniz.
Yine de ben kendi dusuncemi soyleyecek olursam, gidin derim. Kendi adima zerre kadar korkmuyorum bomba falan patlayacak da olecegim diye.

bi gün aksam evde iki arkadaş oturuyorduk ve sonra tepemizden f 16lar alçak uçuş yaptı tüm gece, bir km ötemizdeki meclis kendi uçaklarımız tarafından bombalandı falan. 2 gün sonra kalktık işe gittik. 10 ekimde 100+ kişi öldü ben uyuyakalmasaydım o gün oradan geçiyor olma olasılığım çok yüksekti, 13 martta hastanedeydim, etc.
tabiiki elimizi elektrik prizine sokmayacağız, ama velevki gitmediniz ve yavrunuza güvenlikle ilgili bir açıklama yaptınız,
hayatı boyunca dünyaya böyle bir bakış açısıyla bakacak bir çocuk yetiştirmek de doğru tercih midir? hep yapıyosunuzdur demiyorum ama eğer yapılıyorsa, türkiyenin başkenti, Atatürk'ün anıtmezarı bile güvenli değil çocuğun kafada oluşan algıya baksanıza.
nerde ne olacağının garantisini size kimse veremez ben hala kızılay'dan geçerken tedirgin oluyorum ama bir yandan da yaşamam gerek, normal yaşamak, güvenli dünya algısı hepimizin ihtiyacı, küçük çocukların daha fazla.
valla gitmiyorsanız da çocuğunuza terör saldırısından korktum demeyin bence, yalan malan başka bir sebep bulun. çocuklarımızın sonu ne olacak hiç bilmiyorum.

IMDB

tastekid.com

imdb

batikent guzel olmasina guzel de [belli yerleri daha guzel] aradaki fark haftada 4 gun en az 1.5 saat yol cekmeye deger mi, ki aksam cikarsaniz gece ulasim da sorun, onu tespit etmek lazim. isinizin daha cok sehir icinde yogun oldugunu varsayiyorum, eger fazla sosyal hayatiniz olmayacaksa, para sikintiniz ciddi ise cikin ancak aradaki fark cok etkilemeyecekse, disari cikan biriyseniz, aradaki farka degmez.

20 küsür senedir Batıkentte yaşıyorum. Başka yerdede rahat edemem gibi geliyor. Batıkentten kızılay metroyla 20dk civarı. demekki metroya yakın değil ev. Tahminimce jandarma tarafları olabilir . Önceki arkadasın yazdıklarına aynen katılıyorum.

Dubleks altı sıkıntı olabilir ve arkadasınıza kira ödemek onları dert etmiyorsanız batıkent guzel gelin tabi

Girişi falan ayrıymış evin. Pek bir samimiyetim yok kendisiyle ama senden baskasına bu kadar dusuk fiyata gel demem falan diyor. Düşük mü cidden? Internetten baktım, bana dedigi gibi 400den asagı yer göremedim.

Batıkent nezih bir semt. Arkadaşın tavsiye ettiği ev çok bakımsız ve oturulmayacak gibi değilse değerlendir derim. Kışın ısınma durumu da çok önemli. Onu da detaylı sor mutlaka.

Kızılay çevresinde 2-3 kişilik evde kalmaktan çok daha rahat edersin batıkentte. Yolu çok dert etme, metro 20-22 dk kızılay-batıkent. Arkadaşın 45 dakika dediğine göre bir ring yapman gerekecek diye tahmin ediyorum. Ringlerde gayet düzenli, sorun yaşamazsın.

Alınır. Dünün teknolojisi diyemeyiz, çünkü 6s'ten tek eksik tarafı 3d-touch olmaması.
Dış tasarımının 5 ve 5s ile aynı olması eski algısı yaratıyor ama gayet güzel telefon.
Ben 5s ten 6s e geçtim ama büyüklüğüne alışamadım hala, se'ye geçmeyi düşünmüyor değilim.

se kullanıyorum, beni en az 2 sene götürür diye düşünüyorum.

kaldı ki samsungun amiral gemileri dahil hepsinden daha iyi telefon hali hazırda. (samsungun patlayan amiral gemileri asfdasdas)

se kulanıyorum çıktığından beri, şıkır şıkır. ufak, hızlı, şarjı uzun gidiyor.

3 senedir 5S kullaniyorum, ekrani kirdigim vakit haric sikintim olmadi. (Bir de pil ama her seyimi telefondan hallediyorum ben)
en az 1,5 sene daha kullanacagim. Bu guveni veriyor telefon.
Iphone SE daha yeni cikti, goturur en az 3 sene.

samsungla, se'yi kıyaslayanlar masaüstü pcdn yazıyor herhalde.

Hala alınır mı ?

Ben hala 5 kullanıyorum yahu, gayet de yetiyor.

Se dediğiniz cihaz 3d touch olmayan 6s, hatta ekran boyutu 4" olduğu için sarjı 6s den daha iyi.

Alınabilecek en güzel telefon bence. 5 den sonra se ye geçmeyi düşünüyorum bende. 6 ve 7 nin kasası 5 serisinin kasası kadar dayanıklı değil.

6s alacaktım iyi ki almamışım. ekran boyutuna takık olduğum halde beni götürüyor. al derim.

bana 4 inç biraz küçük geliyor ama sizin için sorun değilse alınır.

Merhaba aylar önce size almanız önermiştim ben yurtdışına çıktım ve çift tatlı bir telefon kullanmam gerektiği için satmak durumundayım maalesef eğer hala almadıysanız ve hiçbir sıkıntısı olmayan ikinci el almayı düşünürseniz ben satıyorum www.eksiduyuru.com

Aylar Önce yazmış olduğum yorumdan da anlayacağınız üzere performansından herşeyinden çok memnunum. Apple garantili olmasından ve Çok temiz olmasından dolayı fiyatı bu şekilde belirledim. yoksa internette bunun 50 60 TL düşüğü ithalatçı garantili pek çok telefon var. benimkini düşünmeseniz bile sakın ha diyorum.

4s'i geçen sene temmuz'a kadar kullandım, 4 seneyi aşmıştı.

hedef se'yi de aynı sürede kullanmak. telefonda halen ios 9 yüklü. uygulamalar "yeni ios yükle" diyene kadar yükleyesim de yok. iphone 4s'te de 5.1.1 yüklüydü. swarm 6 istediği 2013 şubat'a kadar 5.1.1 kaldıydı telefonda.

mamak boş küme
yenimahalle'de ragıp tüzün caddesi civarı iyidir. şentepe ve demetevlerden uzak dur.
keçiören'in çoğu kötü. şelale civarı biraz gideri var ama değmez.

şentepe güzel mahalle biraz tutucu ama. ragıp tüzün civarı iyi evler orta yaş. metro ve belediye civarı evler eski ama ortam iyi gibi.

keçiören ve mamak'ta zaten oturulmaz.

batıkent

çayyolu diyecektim ama çankayaya bağlanmış sanırım. zaten uzak baya yenimahalleye. yine de bak derim uzak kalmayacaksa, ankaranın en oturulası semti gibi.

Keçiören & Mamak ; asla tavsiye etmem . k.ören aşırı tutucu , mahalle baskısını her an hissediyorsun . Hele ki esertepe , şentepe , a.eğlence , etlik gibi mahallelerinde .

Mamak ise varoşluktan çıkamayan ve asla çıkacak gözükmeyen ilçe

Yenimahalle ise yerine göre değişiyor , demetevler de yenimahalle - çayyolu da . Aslına bakarsan Ankara'nın çoğu ya Yenimahalle ya Çankaya :D

yine de en olası seçenek yenimahalle gözüküyor.

mamak- tuzluçayır.

çayyolu çankayadadır. zaten sayılan yerlere göre çok üst segment kalıyor çayyolu.

keçiören ve mamak da düşündüm iyi diyebileceğim bir yer gelmedi aklıma.

yenimahalle için serhat ve aşağı yahyalar iyidir, zaten sağlı sollu anadolu bulvarına en yakın mahalleler bunlar dolayısıyla ulaşım daha rahat. güzel evler de var.

yenimahalle'de urankent civarı da iyi.

keçiören-subayevleri belkide ankaranın en oturulası mahallesi olabilir.

keçiören: subayevleri, belki aydınlıkevler.
mamak: natoyolu, doğukent
yenimahalle: ragıp tüzün, varlık mah.

soru zaten boş ama mamak ta kecioren de yebimahalle de oturulmaz diyenler nerede oturuyor nereyi oneriyor cok merak ediyorum gercekten ya. nasil bir kafa. cevap verenlere yorum yapanlara uyuz olurdum ama oluyormuş demek ki.
mamak ta nata vega evleri kecioren de antares evleri var mesela bu semtleri neye gore siliyorsunuz. ankara kazan da sadece milletvekillerinin oturabildigi villa siteleri var ama kazan desen burun buker bunlar.
neyse soru da hava da kalmiş zaten bu tur cevaplar mustahak.

sen arabanın içindeyken açar girerler filan diyedir. bi nevi kilit. komple açılması saçma tabi.

madem içerden açılan bagaj yapıyolar, araba hareket halindeyken açılmamasına da bi yöntem bulsunlar yani çok mu zor?

Aklına gelen doğru, onun dışında başka da mantıklı bir açıklaması yok.

cok sacma +1
sen icindeyken acar girerler demissin de yoggi, hocam o zaman butun arabanin kilidi acik demektir, bagaja girecek adam asil arka koltuga girer. zaten arabanin icinden tum arabayi kitleyebiliyorsun/acabiliyorsun. sen icindeyken bagaja biri bir sey koyacaksa ve sen de kicini kaldirmak istemiyorsan da zaten icerden komple kilidi acip bagajin acilmasina imkan taniyabiliyorsun.
arabanin icindeki bagaj acma dugmesinin ben de bir anlamini bulamadim.

siz hiç çocuklu aile görmemişsiniz.
o bagaj kapağı yolculuklarda 10 kere açılır kapanır.
anne - çocuklar devamlı birşeyler koyup alırlar.
şöförün hayatını kurtarır o düğme.
en çok da taksiciler kullanıyor sanki.
istemediklerine açmıyorlar bagajı :)

TR de özellikle avm'lerde aracın tüplü olup olmadığını denetlemek için otopark girişindeki güvenlik görevlisine bagajı açmak için var. Avrupa veya diğer ülkelerde de feribota binerken oluyordur mesela. Her aracın bagaj üzerindeki açma butonu aynı yerde olmadığı için güvenlik görevlisi butonu bulamayabilir. siz içeriden açarsınız.

Edit: bunu çok saçma bulan, başka bir sebebi yok diyen kişilerin öz güveninden istiyorum ben de =/

ford fiesta 2005 modelde de bagaj açma düğmesi içeride. yolculuk esnasında basmayı hiç düşünmedim zaten nadiren kullanıyorum, bu kaç güne deneyip sonucu yazarım. eğer o da yolculuk esnasında açılıyorsa ford'a mail atıp sebebini sorarım. siz de fiat'a atabilirsiniz.

anne kendi arabasında bagajın üstündeki düğmeyi bilemiyor mu? kapaktaki düğmeye pekala basabilir. çocuklu aileyim, 10 defa kapağı açarız ama üstündeki düğmeden açarız. daha hiç içeride düğme olsaydı da açsaydık demedik.

avm'lerde, feribotta, aracın tüplü olup olmadığını, bomba olup olmadığını kontrol eden güvenlik de çolak veya gerizekalı değilse düğmeyi bulup kendi basabilir gibime geliyor. zaten 3 güne bütün arabaları ezberler. öyle abuk yerlerde olmuyor çünkü, kapağı tutup kaldıracağın yere koyarsan herkes bulabilir.

taksicinin açmak istememesi veya düğmeye benzer bir kamera bulunması ve güvenliğin düğme diye onu kurcalaması da güzel sebeplermiş.

yahu aynı zamanda kilit vazifesi de görüyor.
kapatınca otomatik kilitlenmiş oluyor.
aradaki fark bariz değil mi?

ayrıca bulsunlar yae dediğin çocuklar, akrabalar, güvenlikçiler az bagaj düğmesi dağıtmıyor açıcam diye kurcalarken.

eski arabamda (toyota) içerden düğme ile açılıyordu. düğme de bezin kapağını açma düğmesinin yanındaydı koltuğun sol alt tarafında. bagaj kapağında anahtar deliği vardı ayrıca, istersen anahtarla oradan da açabiliyordun.
s24.postimg.org

şu anki arabamda (subaru) içerden açma düğmesi yok, bagajda logonun altından açılıyor. bir de anahtarda tuş var.

eski aracımdaki sistemi tercih ederim ben. arabaya bindiğimde kapıları da kitlerim direk dışardan açılmasın diye.

aaa ben onu hep çok kullanışlı bulmuşumdur. şimdiki arabamızda yok mesela yokluğunu çok aradım. millet bir şey koyacaksa bağırarak anlatmaya çalışıyorum şuraya basacan falan diye hiç iyi olmuyor. çünkü genelde insanlar bagajı yüzde yüz başarıyla kapatabiliyorlar ama açarken mutlaka bocalayan oluyor.

konfordur:arabanın içindeyken sağnak yağmurda gelen bir yolcuyu elindeki leş poşetleri bagaja koymak için yönlendirebilir sin.
genelde bagaj açma düğmesi varsa arabanın anahtarında da vardır.onun konforu da bir elinde çocuk,diğer elinde poşetler minik bir tuş basımıyla bagaj açılır.
yeni alacağım arabada yoksa bu meret almam o arabayı.

Zaten telefon pat diye kapanmiyor imei kaydi yaptirmayinca, 2-3 ay surebiliyor kapanmasi.

Sim kilidiyle ayni sey degil telefon kaydi.

Ha bu arada yapan kisi imei klonlamistr filan bilemicem.

ikisi farklı işlemler, sim kilidi kırmakla imei kaydının alakası yok. o telefonu kayıt ettirmen gerekiyor yani. bazı telefonlarda klon imei filan yapılıyormuş, eski bi telefonun imeisini senin telefona yüklüyorlarmış kullanıyormuşsun ama detayını hangi telefonları kapsadığını bilmioyrum.

ayrıca, imei kayıt süresi 120 gün.

ikisi farklı şeyler, kesin yeni imei çakılmıştır diyemeyiz. telefonun orijinal imei numarası ile şu ankini karşılaştırın anlarsınız zaten. değişmemişse pasaport kaydı lazım, değişmişse e-devletten sorgulayabilirsiniz durumunu.

Yoo. Gayet yeni alabilirsin. 5-6 sene rahat gider. Ben de seninle ayni fikirdeyim. Ya da bir sene bekleyip se2 alabilirsin.

Gayet güzel tercih. Ben 5s'ten 6s'e geçtim. Hala alışamadım. büyük geliyor, rahat edemiyorum.

Ne zaman çıkmıştı o? Telefonu kullanmaya uzun süre kullanırsın da destek erken kesilir eski telefonda. Hem güncelleme hem de parça olarak.

@nawar 1 sene falan oldu galiba.6'lardan kısa süre sonra çıkmıştı. apple'da satılan en eski model se şu anda :D

6s'ten sonra çıktı se, ram, işlemci, kamera aynı. force touch yok sadece. alınıbıl.

yok yok içi 6s dışı 5s deniyordu gayet iyi yani :) kamerası falan da çok iyi.

Arkadasim aldi, cok memnun. Bence alinir gayet.
Disi 5S ici 6S

1 ay önce aldım ben 6'dan geçtim büyük ekrana alışamadığım için, pil süresi çok iyi diğer modellere göre. hız zaten 6s ile aynı. eski falan da olmaz geçen sene çıktı daha. her yerde övüyorum kendisini.

çok mu eski mi olur? yahu ön kamerayı saymazsak, alet 6s'nin özelliklerini taşıyor birebir.

ilk çıktığında aldım, cayır cayır. bildiğin cayır cayır; android'ten geçtiğimi söylememe gerek yok.

millet 5s alıyor hala. se ultra götürür.

kesinlikle alınabilir. 5-6 sene gitmez ama 3-4 sene gider.

5 ten geçtim ben de çok çok memnunum alınır yani.

boyutu da kendisi de gayet iyi. alınabilir, rahatlıkla kullanılabilir. iphone candır. vazgeçmeyin.

www.globalblue.com şuradan vergi iadesine bakabilirsiniz.

www.appleflight.com
burdan taz freeli ve freesiz fiyatları karşılaştırabilirsin.

Kayıt harcı 139 lira.

antalya'yı merkez kabul ettiğinde, sol taraf yani Alanya tarafı genelde kumlu ama denizi kötü; sağ taraf yani kemer - adrasan tarafı genelde taş çakıl ama denizi iyi şeklinde bir değerlendirmem var benim.

adrasan sahili süper.
Kemer sahilleri genelde taşlık ama su çok güzel.
Çok sığ olsun kumlu olsun dersen sol tarafta Side - Evrenseki sahili güzel.

Nerede kalacağına, nasıl bir sahil istediğine bağlı...

Antalya sahillerinin tamaminda bulundum. En guzel yerler (bana gore) kalkan-kas arasi ve adrasan. Side titreyengol ve gazipasa da gorece guzel. Ama gazipasa turistik degil bir iki otel anca var. Manavgat alanya yolu uzerinde pek cok buyuk otel var ama ben sahsen tavsiye etmem. Kalkan/kas ve adrasan hem tarihi hem turistik olarak guzel yerler.

çeşitli sebeplerle tek başıma 3 günlük bi deniz tatili yapma amacım var. gece hayatı vs. umurumda değil açıkcası. sahil kriterim de mükemmel olamaz elbette ama işte sürekli dalgalı olmasın deniz girelim çıkalım kuma uzanalım. dediklerinizden kaş ve yakın çevresine bakacağım. alanya tarafı dalgalı kısımları var galiba. hotel tavsiyesi olan varsa -her şey yani aslında 3 öğün yemek dahil olanlar cinsinden :) gerisi beklentim değil- tavsiyelerini de alabilirim.

kaş bence de.. tekne turu safari filan yapıp vakit de geçirirsin, yalnız da olsan sıkılmazsın. otel için de pansiyon filan da bakabilirsin merkezden. booking'den bak bence.

Çıralı diyorum.

Çıralı +1

hailtothethief + 1
bizal dalgalı olması dışında kaputaş enfes bir plaj örneğin.

Paşabahçe'den al bir şeyler, ihtiyacı paralelinde kendisi değiştirir gerekirse.

Pasabahce +1
Bi de soyle bir sey oluyor pasabahceden o kadar sey geliyor ki(anne babanim arkadas ve komsulari da) biz sevmediklerimiz toplayip yerine ihtiyacimiz olan bir seyler almistik

fantezi kelepçe veya kamçı.

Güzel bir duvar saati

güzel, renkli bi puf alın ayaklarını uzatır. fiyatı o civardadır.

www.pufmodelleri.com

(rastgele sonuç)

E-kitap okuyucu

hocam sık sık fotoğrafları pc'ye atıyorum ben. yetiyo yani öyle. üşenmez düzenli olarak atarsanız, bi problem yaşamazsınız. gayet uygulamalar falan da var telefonumda.

Bana cok bile geliyor,telefonda tuttugum bir bilgi yok,resimler ve videolari sync yapiyorum .

36 ay cok uzunmus ama ya boyle bakinca.o telefon eskiyecek ve sen odemeye devam edeceksin,yipratici geldi bana.

64 gb kullanıyorum. Bakıverdim 7gb boş yer kalmış. Abartılı yygulamam yok. 115 vidyo, 2500 foto 84 uygulama varmış. Biraz foto vidyo silsem de anca yani. Bence 32 gb uygun ama öyle model yok. 16 da az gibi ama işte arkadaşın dediği gibi sık sık boşaltırsın, müzik atmazsın anca.

3 seneye o telefonu değiştirmeyi düşünüyorsan alma zaten. Ama 3 sene vade de gerçekten yıpratıcı. Bende 16 gb se var iki üç Spotify list var fotolar falan Sync durumda yetiyor gayet.

16 gb var bende fotoları düzenlersen rahatça yetiyor.

Bende 16GB 5S var. Fotoğraf çekmediğim halde bana yetmiyor. Sürekli bir şeyler silmek zorunda kalıyorum. Bir de uygulamaların önbelleğini temizleme yöntemi var. O sayede 1GB boş yer kalıyor mesela ama Garageband indirmek istesem hiç yerim kalmıyor. O yüzden bir sonraki iphone'da eğer çıkarsa 32, çıkmazsa 64 GB versiyonunu alacağım.

icloud hesabı alırsın 50 gb'lık. ayda 3 lira ödüyosun. ayda 3 lirayı nereye vermiyoruz ki zaten.

ben de 64'lük var o bile yetmiyo. 50 gb icloud aldım.

16gb iPhone 6s, 36 ay 105 liraya imkansız. yani yanında 150 liralık bir tarife vardır kesin. 36 ay taahhüt de cabası.

Ben 16GB 5S kullanıyordum, yetme ile yetmeme sınırında gidip geliyordum. Her haftasonu foto-video yedekliyordum bilgisayara. Sonraki tercihim -mecburen- 64'lük 6s oldu, rahatladım.
Özellikle spotify da bütün listelerimi indirdim offline dinleme için, bana en büyük kolaylığı bu oldu. Mail eklerimi de sürekli silmem gerekmiyor artık.

parmak izi almaları gerekirdi, otoparktan 3 kamyonun 6 aküsü çalındığında (total 4-5bin tl ediyor) gelip parmak izi aldılar, çeteymiş herifler bulamadılar.

Polise bak lan, ciddi ciddi böyle mi dedi.

adamına göre muamele bu işte. vatandaşa gelince laylaylom, üst düzey bir devlet görevlisi olsaydın ya da bir başkomiser filan olsaydın o hırsızları elleriyle koymuş gibi bulurlardı.

-savcılığa dilekçe ver olmazsa git taksiciyle konuş, nerede indirdi? falan sen peşine düş.

Taksiciye kendi imkanlarimla ulasamiyorum maalesef. Durak ismi de yazmiyor takside plakadan da bulmanin yontemini bilmiyorum.

Hırsızlık suç tabi ki. O polis memurunun yanına git, seni şikayet edeceğim de. Hatta şimdi savcılığa gidiyorum de, büyük ihtimal ciddiye alırlar. Başka polis merkezine de gidebilirsin.

Bimer den sikayet ettim. Bu gece bir ziyaret daha yapacagim karakola bakalim neler olacak.

parmak izi almadilarsa ispat cok zod oluyor. bizim apartmada 4 kere hirsiz girdi guvenlik kameralarinda gozukuyor ama parmak izi bulamiyorlar. polislerin yaklasimi ayni dediginiz gibi; anca suc ustu yapacaklarmis fln. yakalasak da sabahina cikiyor diyorlar

Telefonum çalındı çalan kişi kartını takıp beni aradı savcılığa numarasını verdim. Savcı hiç bişey yapamam dedi düşün

Sahibindeni gittigidiyoru falan takip edin. Bi ihtimal cikabilir pahali oldugu icin.

Olm bu memlekete devlet sana hangi hizmeti düzgün veriyor ki güvenlik hizmetini versin.

Yıllık 200 lira ver sigorta ettir evini. Sigorta şirketi halleder.

Geçmiş olsun. Bimer'e paralel demeyi unutma.

adaleti sağlamanın yolu belli ama yazınca suç oluyor.
iteo.org.tr burayı arayıp evrak çanta cüzdan unuttum arabada kaldı araca ulaşmam lazım falan diyerek bilgi almaya çalış, odaya kayıtlıysa belki bulunabilir.

bir de kale ticaret, serkan oto, kenan ticaret gibi plaka kiralayan şirketlerle temasa geçmek işe yarayabilir.

Taşağınız büyük değilse hiç bir şey yapmazsınız.

Polisin yapacağı tek şey eğer ürün sigortalı ise, sigorta için kağıt işlemlerini yapmak.

Ürünü takip edip, hırsızdan satın alabilirsiniz. Yeni racon bu...

size verdikleri banka hesap numarasına parayı yatırıyorsunuz, açıklama kısmına ad, soyad, katılmak istediğiniz programın adı vs. gibi bilgiler yazıyorsunuz. akabinde kaydınızı yapıyorlar.

adobe (ace) sertifikasyonlarına katılmıştım. online karttan ödemiştim ben.

Havale/EFT ve dekont.

otomatık vıtes ıste farkı.

huzur otomatıkde.

cevap başlıkta

özellikle istanbul olmak üzere trafiğin yoğun olduğu bir şehirde yaşıyorsan otomatik tercih et kesinlikle.

istanbul'da düz vites araba almak pişmanlıktır.

bence her hang bir şehirde düz vites almak pişmanlıktır.

hangi araç için bu arada?

Biri otomatik vites işte. Manuel alma. Sürekli dur kalk dur kalk vites değiştir canın çıkar.

farkın sebebi otomatik vitesin üretim maliyetinin düz vitesten daha yüksek olması. başka birşey değil.

ayrıca millet niye bu kadar manuel vites düşmanı anlamıyorum. sanki 50 senedir herkes otomatik araba kullanıyor. tamam otomatik araba konforlu, kafan rahat. ama bu düz vitesi de itin götüne sokmamızı gerektirmez. kullanan kullanıyor. yıllardır çeşitli düz vites arabalarım oldu, şu anki aracım otomatik. bayramdan önce aracımı bakım için servise verdim, bana düz vites araba verdiler. 1 kere ulan düz vites çok kötüymüş canımız çıktı demedim. bu kadar abartmayın herşeyi.

Hangi araç olduğu mühim.

Özellikle VW araçlarında (Skoda da dahil) sıfır araba alınırken otomatik şanzımanlar için belli bir süre ya da km sınırı konmakta. O sınır içerisinde gidip garanti kapsamında değişim yapılıyor, mutlaka da sıkıntı çıkıyor. Sonrasında yine sıkıntı çıkarsa (ki yine mutlaka çıkıyor) kendi başınızasınız. Şanzıman arıza yaptığında o söyledikleri fiyat farkına yakın bir miktarı kendiniz ödeyerek şanzımanı yeniletmeniz gerekecek ilerleyen yıllarda.

Onun dışında arkadaşlar da söylemiş, otomatik rahatlık. Hele ki İstanbul trafiğinde lazım olur kesinlikle. Ama bir kenarda muhakkak "lan ya arıza yaparsa" parasının bulunmasında fayda var 2-3 sene sonra.

@battal gemalmaz ağzına sağlık.

arkadaşlar gereken cevabı vermiş

öğünün nerdeyse yarısını sarı ve kırmızı darı oluşturur. sarı 500gr, kırmızı 200 gr diyelim. soyulmuş yulaf 150gr, düz kanarya yemi 100gr, kabuksuz ayçekirdeği 100gr, buğday 100gr. bunları alıp karıştır, içine de az miktarda keten tohumu, nijer, deve dikeni tohumu at, bu üçü toplam 100 gr olsa bile yeter.

hazır karışık yemler de satılıyor, o şekilde de alabilirsin. bu saydıklarımı aktardan kuşçulardan bu oranda alıpta karıştırabilirsin.

Kac km hiz yapacaksin, araba kac yasinda?
Yollar duz yol mu virajli mi? Daga tirmanacak misin?

Vb vb.

Ortalama 120 km/h
Araba 2016
Guzergah Freiburg-Paris

100 km'de ortalama 5 litre benzin tüketir.

5 x 12 = 60 lt

60 x 1,3 = 78 €

ortalama 90-100 Euro kadar yakar...

the it crowd. evet.
black book. evet.
coupling. evet.

www.imdb.com

olur mu pek bilemedim ama olur heralde.

gözleri yüzüne göre küçük olmuş, alnı biraz daha dar olsa sanki;

ama eline sağlık çizgilerin güzel, bitmiş halini de eklersin umarım..

olmamış, alın ve yanaklar çok büyük olmus

Valla resimden çok anlayan biri değilim ama fotoğraf ile resim arasında fark var sanki.
Gözlerde olabilir.

Fotokopi cekmiyorum ki resim yapiyorum elbet hata payi olacak ustelik ilk buyuk portre cizim denenem, ilk defa portre cizdim diyebilirim, ikincisi daha iyi olur, alni daraltip gozleri biraz daha buyutecegim tesekkur ederim yorumlar icin.

bence gayet güzel olmuş. ben cin ali çizemiyorum.

gayet başarılı hacı.

Yuze shade vereceksin degil mi? Saclara da silgi ile girersen harika bir sey cikarabilirsin.

@stavro tabii ki vereceğim (-:

bu bitmiş hali değil sanırım.
dudak kenarları, çene, alın, yanaklar gibi yüzün derinlik barındıran bölgelerinde gölge çalışmalısın.
aynı şey burun için de geçerli.

ek: saç çizgisi çok yapay geldi gözüme. biraz daha düzensiz olabilir, doğallık katar. fotoğraf küçük seçemiyorum, eğer fotoğrafta da bu şekildeysa, bu eleştiriyi göz ardı edebilirsin.

Gölgelendikten sonra da görmek lazım, ama buraya kadarki hali güzel. İşini kolaylaştırması için ilk potrelerini yüzünde kırışıklık gibi detaylar olan yaşlı fotoğraflarından, ya da sakallı adamlardan falan seçebilirsin. Yüz pürüzsüz olunca çizilecek detay olmuyor, resim boş kalıyor. Onu doldurmak ya da yüz hatlarını verebilmek için de gölgeye giriliyor ve bu gölge işleri zorlaştırabiliyor. Gözlük, sakal, kırışıklık, yüz ifadesi gibi daha net ayrıntılar olursa işin kolaylaşır.

proportion calis. fotografi gridlemis ama resimde onu takip etmemissin. teknigini mükemmellestirsen dahi, oranlari bozdugun sürece, bakani rahatsiz eder.

bunu demekle beraber, portre bence zordur. mimari severim cok iyi olmadigimdan. devam et, progression videolari arat, cizmeye basladiklarinda ne imis resimle ugrasanlar, ne olmuslar, görüp motivasyon kazanirsin. baslangicsa fena degil diyor, ama dediklerime aban diyorum.

hiçbir şey.

sadece aletlerin nasıl tutulacağını biliyorum.

alet dediysem de pense, tornavida vb. matkap bile tutamam belki . denemedim ama.

kolay gelsin.

saydıklarından hepsini en az 1 kere bazılarını ise sayısız fazlalıkta yaptım. yapıyorum. yapacağım.

Mobilya, kapı, basit şu tesisatı(musluk, hasarlı boru), basit elektrik işleri (priz, duy, fiş), nadir de olsa elektronik alet (donanımsal olarak. yazılımda evde sorun yok), duvarda hasar (alçı-boya) falan gibi basit işler.

Fakat bence gerekli ekipmanla fayans falan da döşerim :P

elektronikten hiç anlamam ama musluk, kapı kolu, menteşe gibi mekanik şeyleri gerekirse 5 saat kurcalar kendim hallederim.

elektrik işlerinde iyiyim ama mesela musluktan hiç anlamam.
bahçe işleri ve ahşap işte mutfak dolabı kapısından anlarım.
küçük elektrik aletlerini kurcalamayı severim.

İkea'dan yalnız başına dolap, şifonyer ve kanepe monte etmek sayılıyor mu?

Musluktaki ufak tefek bozulmalar ve elektrik tesisatındaki ufak sıkıntılara el atmışlığım var. Onun dışında hepsini çok kere yapmışlığım var. Ek olarak boya badana, matkapla orayı burayı delme, bişiler monte etme, dikiş nakış işlerini vs de yaparım.
Yalnız yaşayınca insan mecburen öğreniyor.

Her şeyi tamir edebiliyorum, en son birkaç gün önce klozeti değiştirmiştim. Hatta bazen sırf tamir edebilmek için bazı şeyleri bozduğum da oluyor :D

Elektronik küçük ev aletlerini tamir ederim, uydu, televizyon, mutfak robotu gibi, bilgisayardaki sorunlar çok büyük olmadıkça çözerim. Bisiklet tamirinden anlarım. Elektrik süpürgesini defalarca tamir ettim.
Ahşap merdivenleri zımparalar, cilalarım. Boya badana zaten yapa yapa öğrenilen şeyler. Babamla evin laminantlarını beraber değiştirdik, güneş enerjisi sürekli bozulur mesela, tamirci filan gelmez, babam çözer, ben de baka baka öğrendim. Musluk değişimi filan basit işler, ilgisi olan herkes yapabilir.

hepsinden en az bir kez yapmisimdir. Zaten evde en sevdiğim 2. alet sarjli tornavida. 1.bulaşık makinesi degismez

bahce, bozuk priz, duy vs. tamiri, musluk, sifon tamiri, mobilya kurma, duvara raf cakma vs. kapi sokme, boya, alci isleri...

elektronik - teknoloji sifir.

tıkanıklık harıcındekıler ok.

sour: 3 kablo var toprak hattını unutma.

Hepsi. Bir tek devre tamiri yapamiyorum ev aletleri icin, elektronik bilgim zayif, bir de fayans vs doserken cok guzel egimi kusursuz cillop gibi yapamiyorum.

Yukaridakiler haric cardak, pimapen, boru tamiri, yikim, korkuluk tamiri ve montaji gibi islerle ugrastim. El yetenegim korkunc degil. Tek basima ev cekil ceviririm.

22 yasinda. erkek. Tornavida kullanamayan insani ciddiye almiyorum. Cogu aleti de kullandim. Matkabinsan flexine, icimde kalanlar wood turning yapmamis olmak, havali nailgun ve hava pompasi kullanmamis olmak, motor tamir etmeyi vs bilmemek.

Bisiklet son donem uzmanlik alanim.

Herkesin kendi isini gorebilecegi yeterlilige sahip olmasi gerektigine inaniyorum.

Edit:kaynak. Kaynak da denemedkm, istiyorum. Mig welding vs yapacak halim yok basic seyleri yapabiliyor olmak isterim.

Sihhi tesisat isleri sikintili olabiliyor genellikle. Ozellikle ekipman eksiklginden ama onun disindakileri yaparim.

tesisat işlerinden pek anlamam. ama sifonu tamir etmiştim bir kere.
elektronik şeylerden de anlamam, sadece bir kablo vs kopmuşsa onu düzeltebilirim.

matkapla bir şeyler yapmayı çok severim, misal duvara monte şeyler. priz, duy, kablo vs değiştirmişliğim de vardır. 4 tane avize taktım en son.

geçen sene evde tadilat vardı, ufak tefek şeylerle ben uğraştım, boyaya yardım ettim vs.
zaten eve usta bile gelse oturur nasıl yaptığını izlerim. seviyorum ufak tefek tamiratlarla uğraşmayı.

eve usta sokmuyorum. ne tamir edilecekse kendim tamir ediyorum. kırık fayans yerine yenisini yapmak, musluk tamir etmek, musluğu tamamen söküp yeni musluk takmak, avize montajı, kapı kolu, alçı tamiratı, derz düzeltmesi, vb. ne gerekirse kendim yapıyorum.

usta milletine gıcığım.

Yazdıklarınızın hepsini yapabiliyorum üstüne de bir çok şey (taharet musluğu değiştirme, duvarları delme, eşyaları montaj, asma vs gibi) hatta bir çok arkadaşımın evinin de tamir, montaj işlerini yapıyorum. Çoğu zaman da kendi kendime takılıyorum, tamirci olacaktım asında, zorla okuttular diye :)

yazdıkların basit işler, evde tornavida boru anahtarı olan herkes yapabilir.

bu saydıklarını yapıyorum. beyaz eşya televizyon gibi büyük ev aletlerinin tamiri hariç elektronik tamiri, ufak tefek dyi projeler filan da yaparım. arabamın çoğu işini de (rutin bakımları filtre ve sıvı değişimleri, motor ve yürüyen aksamında lift gerektirmeyen bütün tamiratları, iç trim sökme takma, obd cihazı ile hata tespit edip müdahale etme) kendim halledebilirim. alet-edevatın önemi araba tamirinde daha çok öne çıkıyor.

mesela oyuncak tamiri bazen çok zor olabilir, yani oyuncağın içindeki devresinde bazı elemanlar işlerini yapmıyordur, motoru bozulmuştur, plastik aksamı kırılmıştır. gerekli alet edevat (lehim, silikon, ölçüm cihazları), kablo ve komponent malzemeniz varsa o oyuncaktan daha güzel şeyler bile yapabilirsiniz.

babam bahçevandı, bahçe işlerinden de anlarım az çok.
bunların içinde ahşapta zayıfımdır. ciddi beceri isteyen ahşap tamir ve sıfırdan birşeyi üretip yerine uydurmak için gereken alet edevatlara ve tezgahlara sahip değilim. ufak tefek şeyleri hallederim.

bu işleri yapabilmek için iki şey gerekiyor.
1. el becerisi ve problem çözmeyi bilmek. bu zamanın ve zorunluluk halinin insana kazandırdığı bir şey. yani evinde musluğun bozulursa ve senin tamirci çağırma durumun yoksa onu tamir etmek zorunda kalırsın. açar sökersin sorunu tespit edersin malzeme lazımsa alırsın yerine takarsın, oldu bitti işte. bir civatayı bile nasıl sökeceğini bilmeyen biri bile olsan basit mantık yürüterek ve deneme-yanılma yoluyla sorunu çözebilirsin.

problem çözmeyi bilmekten kastım, bu tarz ufak tefek tadilat işlerini yaptıkça malzeme öğreniyorsun ve yol yordam öğreniyorsun, bu sana tecrübe oluyor, ilerde alakasız bir tadilat işinde bile işine yarayabiliyor. tabi bu işin mantığını kavrayarak yaparsanız geçerli yoksa karadüzen, vur-kır iş yapıyorsanız herhangi bir beceri kazanmanız pek mümkün olmaz.
malzeme tanımaya örnek olarak, sen oyuncak tamir dedin elektronikten girdin, oradan örnek vereyim. işe yaramayan bir elektronik aleti, oyuncağı, tv kumandasını atacaksam mutlaka onun içini söküp işime yarayacak devre elemanlarını kabloları, tuşları, sağlam motorları, pilleri vb. söker saklarım. bu şekilde birçok şey tamir ettim.

2. takım taklavat çok önemli, belli bir noktaya kadar el becerisi ve pratik düşünme, işi ele alma becerisi istiyor ama alet edevat olmadan olmuyor.
benim evimde, hem bu ev tadilat vs. işleri için hem arabamın tamir işleri için zamanla oluşturduğum baya geniş bir takım çantam ve birkaç tezgahım var. bunlar hep zamanında belli işleri yapmak için ihtiyaç haliyle alınan şeyler.

Musluk degistiriyorum
Priz degistirebiliyorum
CIhazlarin yanmis fisini degistiriyorum
Dolap kapagi, rafi cekmecesini tamir ediyorum
Cekmece rayini degistiriyorum
Pc'de sorun oldugunda evdeki fazla pcden sokup ya da yenisi alip parcayi degistiriyorum
Bunun gibi basit isler. Ama bunlarin cogunu artik kardesime kitliyorum.

Davul fırın tamir edebiliyorum.
Telefon hattı bağlayabiliyorum.
Boya badana yapabiliyorum.
Klozet sifonunun iç takımını değiştirebiliyorum.

Kadınım (öhhhm) :)

hepsini yaptım daha da fazla tamir yaparım.
yeter ki elimde malzeme olsun.

hepsini kolaylıkla.

evde kendin yap gayet güzel oluyor

sangria gayet taze meyveyle yapılan bir şey. hazırını hiç içmedim, hazır sangria diye birşey satılıyor mu onu da bilmiyorum. ama eğer varsa evde taze malzemeyle hazırlanan gibi lezzetli olacağını düşünmüyorum.
gerçi bu mevsimde turunçgilleri nerden bulacaksın o da ayrı mesele.

Eataly'de vardır

ertesi sabah aynaya rujla veda mesajı bırakma klişesi vardır ya hani... haha geri kalanı için; cdncms.zaman.com.tr

Atatürkün 24 kasımda yazdığı yazılar.

Güya eşi uyurken atatürk ayrılıyor ve öyle mesaj yazıyor aynaya

Bu yazılan Atatürk'ün başöğretmen resmindeki tabloda yazanlar ama bununla ne mesaj verilmek istenmiş anlamadım bende.

i.sozcu.com.tr

ya komik değil yada ben hala anlamadım?
Atatürk ile olan bağlantıyı başından beri anladım ama komik kısmı neresi?
yada karikatürize edilecek yeri neresi?

Cogu y. ozgur karikaturu gibi anlamsiz ve -bir anlami varsa eger- zorlama.

Komik olan olayın absürtlüğü işte. Atatürk'ün bu klişeyi o fotoğraftaki gibi yapması. Yiğit Özgür'ün tarzı böyle, herkesin mizah anlayışına hitap etmiyor fazla.

Normalde kadının erken kalkması gerekiyordu seksten sonra ama adam erken kalkmış ve ders verme, yenilik getirme anlamında onları yazmış diye düşündüm ben. Çünkü adam ceket giydiğine göre sabah işe gidiyor olabilir. Karısı k.çını devirip uyuduğu için mesaj çakmış işte. Ya da öpücük çizemeyeceği için gönlünden geçeni yazmış.

yiğit özgür'ü severek takip ederim ama gerçekten ben de anlamadım bu karikatürden bir şey. hani sevmemek, kızmamak vs değil anlamadım.

adamın o kadar söyleyecek bir şeyi yokmuş ki... diye düşündüm ben de. rujla aynayı da boş geçmek istememiş. böyle bir boşluk çıkmış ortaya.

Bende merak ettim. Mesaj ne acep?

Sanki karikatur yarim gibi. Tami bulunsa belki anlaşılır.

gülerken yırtılıyordum lan... ultra gereksiz ve anlamsız, bu yüzden de çok komik.

Ailenin önemini ,değerini bilmeyen biri ile aile kurulmaz.

Yol yakınken dön.

olayları biraz açsanız daha iyi yardımcı olurduk belki. yani nasıl olaylar yaşanmış, para ne için kullanılmış. bence bu önemli.

Parada gözü var derim. O parayla aile kuracağız derken bir o kadar da kendisi katacak mı? Yoksa sadece paranla mı kutmayı planlıyor o aileyi.

@burya

ya olaylar farketmez, diyelim gidip 100.000 liralık araba alıyosun ailene rahat etsinler diye. ne farkeder zaten kazandığın her para ailen sayesinde, nişanlının söz söylemeye ne hakkı var senin bekarlık döneminde biriktirdiğin para için.

ne olursa olsun. o parayı sen kazanmışsın. daha evlenmemişsin. kız şimiden senin paranın nereye gittiğine karışıyorsa ileride daha büyük sıkıntılar çıkar bu konuyla ilgili. velev ki 5 yıl geçti ailene 50.000 tl daha harcaman gerekti. bu sefer sende etkisi daha büyük olacağı için büyük olay çıkarır.

şimdiden bunu söyleyebilmeyi kendine hak görüyorsa yarın bigün iyice yüklenir. maddiyatçı gibi geldi bana. evliliği biraz daha düşün.

evlenmeden önce kazanmış olduğunuz para sizindir. nasıl değerlendireceğiniz de sizin kararınız. hangi sebeple olursa olsun ailenize ilişkin bir harcama yapıyorsanız buna nişanlının karışması doğru değil bence. ev, araba almak, aile kurmak için dayanak sizin paranız ise nişanlınızın bakış açısında sorun var. "evi al, arabayı al, sonra gel beni al" mantığı bazıları kızsa bile klasik türk kızının bakış açısı. henüz nişanlıyken para konularında tavrı bu yönde olan bir kız evlendikten sonra çok daha ciddi sıkıntılar yaratır. evlendikten sonra sıkıntı yaşanır ve boşanma durumu olursa, donunuza kadar alır. kazanmak için tek bir damla ter akıtmadığı paranın en az yarısını cebe indirir. hukuki açıdan da hakkı doğar ve bu hakkı sonuna kadar kullanır. yol yakınken dönmek lazım.

aileye para yedirmek? öyle bir param olsa hepsi ailemin olur. aile arasında bunun cidden lafı olmaz. paramı tabii ki ailem için harcamak bana mutluluk verir.

ama sen o parayı harcayınca evliliğinizde sıkıntı çekecekseniz eğer sıkıntı olur bence. zaruri ihtiyaçlar başka bir şey. 300 bin lira param olsa bugün gidip de babama araç almam. bakın sağlık gibi bir olaydan bahsetmiyorum. alsam bile ne bileyim daha basit bir araç alırım belki. ama 1 milyon liram olsa durum farklı. çünkü kalan para zaten bana yetecektir fazlasıyla.

ha bir de şu şartlarda 300.000 biriktirebilen adam iyi kazanıyor demektir. ister ailenden birinin sağlık masrafı olsun isterse karayiplerde tatile yolla. o para senin. sen kazandın. ailenle aran iyiyse, bir jest yapıp yapabilirsin bunu. şartlar ne olursa olsun hakkı olmayan bir konuda hak iddia ediyorsa açıkça belirt bu konudan rahatsız olduğunu ve gözlemle.

paranin ne icin kullanildigi onem tasir bence. o parayla ev alacaksiniz diyelim ama aileniz o parayla salliyorum babanizin kumar borcu kapaniyor ya da aile o kadar musrif yasiyor ki zaten oglumuzun parasi var diyor kredi kartlarina yukleniyor her yil mobilya degistiriyor, bu durumda nisanli taraf hakli bence. Ama ailenin sagliginicin kullanilacaktir ya da ne bileyim evlerinin durumu kotudur daha iyi bir ev alinacaktir o zaman haksiz olur.

burya +1, dikkate alınması gereken çok unsur var. nişanlının parayı kendisi kazanmış gibi hırlamasını doğru bulmamakla birlikte, "sonuçta ailen sayesinde kazanmışsın" mantığını da çok saçma buluyorum. her fırsatta bunu söyleyeceksen kız sana yarın "git ananla evlen o zaman" diyebilir ve haksız da olmaz yani. aileye değer vermek, nereden geldiğinin bilincinde olmak ve onlara destek olmak süper bir şey ama senin de aile kuracağının bilincinde olman, buna uygun hareket etmen lazım.

ilişkiye bakış açınız, hayat tarzınız falan da çok önemli. "OMG BEN SANA BAĞIMLI MIYIM YHAA" diyen feminist bir hanım kızımızsa, parayı nereye harcadığına karışmaya pek hakkı yok. öte yandan, evlilik konusunda geleneksel bir çiftseniz ve o sana maddi anlamda "bağlı" hissediyorsa, parayı öyle kafana göre harcayamazsın. eşin olacak insana karşı, hele ki ilişkiye bakış açınız bu şekildeyse, büyük sorumluluğun var çünkü.

belki ben çok vahşice düşünüyorum ama kendi aileni kurduğun zaman önceliğin o aile olmalıdır. eğer 300 bin lira birikmişim ve iyi bir işim olsaydı, ana-baba-kardeş üçlüsünü elimden geldiğince desteklerdim hem maddi hem de manevi olarak ama gidip de rahat etsinler diye 100 bin liraya araba almazdım yani onlara. illa alacaksam gidip 40 bin liralık alırım. daha doğrusu, önce eşimi ve kendi çocuğumu gözetirim. onlardan sonra aileme destek olabiliyorsam ne ala, olurum.

bence ikiniz de haksızsınız o yüzden. kadın gayet iyi niyetli olabileceği gibi parana göz dikmiş de olabilir, bilemeyiz ama şu bilgiler ışığında hatunu gold digger'lıkla suçlamak da olmaz. o kazanmamış olabilir ama eşiysen onun da payı olacak o parada. böyle "BEN KAZANDIM SANA NOLUYOR AMK" diyecekseniz evlenmeyin yani.

Hazira dag dayanmaz.

Bir bakmissiniz 2-3 kisilik kendi ailenden (nisanlin, sen ve belki cocuk) daha fazlasina yetismeye calisiyorsun, 3 kisilik kazanip 6 kisilik harciyorsun.

Ha bir de gidip 100bin liralik araba almak istiyorsan ve onlar buna izin veriyorsa "oglum daha evleneceksin, colugun cocugun olacak. Onun icin biriktir bunlari" vb demiyolarsa hatun hakli bence. Ileride de kendi esinin ihtiyaclarini ya da evinin ihtiyaclarini ilk plana alacak izlenim vermiyor hic bu davranisin. Ne ailen tarafindan ne de sen tarafindan. Ailen de "bize yap da sonra esine yaparsin. Hem elin kizi zaten"e kadar gider bu bence.

Kizin tabi ki de motivasyonunu bilmiyorum ama su anlattigindan cikardigim sonuc bu oldu.

Ayarı ver

en azından henüz nişanlı :)

Yakın bir akrabamda böyle bir eş var, düşman başına. En ufak şeyde ayrılıp sizi nasıl soyup soğana çevireceğini planlar bence.

ayrılırım.

"yedirmek" kelimesinin kendi olumsuz. bunu kullanan kişinin bakışını yansıtıyor bence. nişanlı kullandıysa ailenin siz sömürdüğünü, o kadar da gerekli olmadığı halde sizden istediğini düşünüyor olabilir. siz kullandıysanız siz de "ya ben bunlara para vermesem de olur" kafasındasınız sanki. ama sizin öyle bir kafada olduğunuzu düşünmüyorum.

bir de benim birkaç yıl önce böyle bir kız arkadaşım vardı. dandik bir kredi kartı çıkartmıştım 500 tl mi neydi limiti. adres olarak ailemin ev adresini verdim ve kart eve gitti diye baya saçmalamıştı. insanın içi fesat olmayagörsün. hala hayattaki en büyük başarım o kızdan kurtulmaktır. darısı başına.

"Aileye para yedirmek" ne demek yahu. çok yanlış bir ifade olmuş. siz bu kafada olursanız nişanlınız yüz bulur tabi.

bi temiz siker sokağa atarım.

sen o paraları biriktirirken yanında kim vardı? birlikte mi çalışıp kazandınız? o para hakkında konuşma hakkını kendinde nasıl buluyor? birbiriniz üzerindeki emeğiniz ne boyutta şuan?
diğer taraftan sizin de nişanlınızla birbirinize karşı sorumluluklarınız var. ailenize o parayı verirken kendi kuracağınız yuva için gereklilikleri düşünmüyorsanız o da yanlış olurdu. fakat paranın kalanıyla hangi ihtiyacınıza cevap veremiyormuşsunuz mesela bunu mantıklı şekilde argümante edebiliyor mu ? yoksa 100 bin olsaydı "şu da" olurdu gibi öncelik sırası düşük nedenler mi sunuyor mesela. "çalışıp yine biriktiririz hayatım" demek de var. iyi düşünüp tartmak lazım bu konuları. velev ki sağlık sorununuz oldu 300 ün 300 ünü de ona harcadınız tası tarağı toplayıp terk mi edecek?

ha benim ailem öyle bi durumda 100 binlik arabaya ne gerek var 50-60 binlik alalım gibi kendileri için yapacağım harcamayı ufaltmaya çalışırdı hatta onu bile kabul ettirmekte zorlanabilirdim belki o ayrı. bu kısımda düşünülebilir ailenizle ileriye dönük ilişkileriniz için.

raydenin cevaptan sonra gelen edit: bu arada şehir belirtilmemiş ama kalan 200 bine de ev alınır sanki yav...

Arabaya aileden önem veren insanı tekmeleyip Denize atarım. Ne maddeci insanmış

ya belki nişanlın ev alırız kiralarda sürünmeyiz diye düşünüyordu olamaz mı? ikinizin de refahı için. istersen altında iyilik de bulabilirsin fesatlık da. direk fesatlık geliyorsa aklına evlenmeyin siz zaten. ve evet, parana dair son söz sende. karışamaz, fikrini belirtebilir nişanlın. ve para ne için harcandı bu önemli bakış açısını yorumlamak için.

ailene eğer sağlık falan gibi konularda harcıyorsan haksız ama keyfi şeylere harcıyorsan haklı.

"Sanki kendi parası gibi içi acıyor siz başka yere harcadıkça." bence bu cümle kilit. senin zaten içine sinmediği için burada soru açmışsın, ayrıl derim. ikinize de yaramaz bu ilişki sonuçta evlenmeyi düşündüğün biri için "senin paran, benim param" gibi mevzulara girilmesini garipsedim. ve zaten hastalıkla ilgili bi durum olsa kimse bi laf etmez, sende olmayıp onda olsa o verir. ama düğün arefesi planlarınızı bilmiyoruz. balayına nereye gideceksiniz, ev mi alacaksınız, araba mı alırım dedin, şunları yaparım mı. zaten herkesin kazandıgı para ailesinin destegiyle oluyor. olan seyleri anlatmaya gerek yok. ailenizle mutlu mesut yasamlar dilerim. herkes evlenmek zorunda degil.

rahatsız oluyorsan başkasını bul derdim.

Eger kazandigin para da ailenin payi buyukse ailem icin harcarim. Abi kim olursa olsun hesap cuzdanimn hesabini da veremem. Neden kurusuna kadar bilsinki ne gerek var..

İkiniz de haksızsınız. Kızın gerçekten ailene harcamana mı içi acıyor yoksa paranı savurmana mı kızıyor bilemeyiz. Ortakmış gibi davranıyorsa yanlış. Yalnız senin de ailenin üzerimde hakkı var diye bütün maaşını ellerine verecekmiş gibi bir halin var. Hepimizi ailemiz okuttu veya iş sağladı ki kendi ayaklarımız üzerinde durup kendi ailelerimizi kurabilelim. Kendilerine hayat sigortası olalım diye yapmadılar. Evet gerekirse destek oluruz ama sen konsepti çok yanlış anlamışsın. Kenara koyduğun para senin hayatın için lazım şu an. Benim ailem asla kabul etmezdi 100 bin liralık arabayı, hele evlilik planlıyorken ve kendi evim arabam yokken.

ailenizle iliskinizi bilmiyorum ama kendi acimdan bakacak olursam, ailem on plandadir. ve erkek arkadasim da, maddi manevi her anlamda ailemin yanimda olmam gerektigini bilir. eger ki, para harcarsam ailem icin ve en ufak bir laf ederse, beni yavas yavas kaybedecegini (beni demeyim de, iliskimizin bozulacagini) bilir.
bence iyi dusunun evlenme konusunda.
unutmayin ki, sizi her pahasina sevecek tek kisi ''annedir" (istiasnalar kaideyi bozmaz)

Ne için harcadığın önemli; arkadaşların dediği gibi kumar borcu vs gibi bir şeyse, lisira bakmayın ama karışır. Eğer ben bununla evleneceğim diyorsa karışmasına laf edemezsin neticede evlilik bir imzadan ibaret değil, hayatını birlikte geçirmeye karar vermişsen bazen bazı kararlar birlikte alınmalı.

Sağlık harcamasiysa, ailenin durumu yoksa ve bir şeye ihtiyaçları varsa aklı başında insan buna sesini çıkarmaz.

Öte yandan kızın tavrı da önemli. Çıkışları gereksizse ayrıl gitsin zaten senin tavrından belli, notunu vermişsin.

Kendiside koyacak mı 200-300 bin para aile kuracağınız zaman? Sizi okutan, kahrınızı çeken aileniz kendisinin ne yararı olmuş bugüne kadar, ailenizin size katkısı ne olmuş bunu tartın öyle karar verin.

Bu arada yazılmış. Ailenize para yedirmek gibi bir cümle kullanıyorsanız zaten birşeyler yanlış.

*kusura bakmayın olacak.

ben olsam öyle bir s.ktir çekerim ki, kendi bile şaşırır.

bildiğin terbiyesizlik bu. para için birlikte olmak, sadece parayı düşünmek. başka bişey değil.

iki gün sonra ters bir durumda o para suyunu çekerse yenge de kapıyı çeker çıkar. yukarıdaki arkadaşların dediği gibi, yol yakınken dön derim.

Abi biz nerden bilelim kızın bu cümleyi hangi ortamda neye istinaden söylediğini. Yargilayabilmemiz icin sizi ve nişanlinizi taniyor olmamiz gerekir bence.

"Yaşanan bir takım olaylar gereği ailenize 100.000 tl civarı para harcamanız gerekti." Ne için gerekti, birşey mi satin alindi? (ev, araba vs.) Yukarida da soylenmiş hep, evin mobilyalari mi değişti (gereksizse israftır), kumar borcu mu ödediniz, allah korusun bir sağlik sorunu mu söz konusu? Herkes kizi yerin dibine sokmuş da belki de sen savurgansindir. "Ailemdir yemedi yedirdi, giymedi giydirdi" deyip arabanin en lüksünü aliyor, ailenizi her firsatta pahali tatillere yolluyorsaniz; ve bunlari maddi durumunuz ortalamanin biraz üstü sayilirken yapiyorsaniz, bu sizin müsrif oldugunuzu gosterir.

Belki kiz har vurup harman savurmanizdansa birikim yapmaniz gerektigini dusundugunden boyle demistir.

Benim de eski erkek arkadasim parayi elinde tutmayi bilmezdi. Birikim yapmasi gerektigini, sürekli kiyafete, tatile para harcandiginda bunun sonunun olmadigini ben kafasina sokmuştum. Bunu da yemek, icmek, tatil vb. durumlarda ayni iceriģe daha hesapli alternatifler bularak belli etmisimdir. Baska sebeplerden ayrildik ama ben de hayatimin sonuna kadar hesabini tutmayan biriyle yaşamak istemezdim mesela. Ne kazandigini bilsin, yarinin ne getireceğinin belli olmadigini gorsün. Yoksa çiftlerden birisi biriktirirken öbürü sürekli yük olmaya basliyor öbürüne.

Herkesin mi hayatinda "gold digger"lar var. Kızı gömdükçe gömmüşsünüz :O

yorumları okumadım ama nişanlın hakkı olmayan şeylerde hak iddia ediyor
bence büyük sıkıntı. yol yakınken açık açık konuş,
para ne için kullanılıyor o da var mesela baban audi a4 ü a5 yapalım çak bi 100 lük dediyse o da olmaz ancak hastalıkdır borçtur vs dir o zaman ver tabi ki

öyle nişanlıyı ben mancınığa koyar afrika'ya yollarım, her şeye baştan başlar sahra'da.

o ne ya, kendi çabasıyla yapsın o zaman. gıdım hakkı yok, densiz ötesi. "ailemin payı büyük" diyorsun, kaldı ki olmasaydı bile bu senin ailenle ilişkin.


"para yedirme" ifadesinde sorun olduğuna katılıyorum ben de bu arada. yine de her şey anlattığın gibiyse, söylediğini esas alacaksak yani, görüşüm değişmez. siz birbirinizin önceliklerini pek anlayamamışsınız herhalde.

Nişanlın biraz haklı. Madem annen baban emekli, gidip de o yaştaki insanlara bir anda 100 bin TL'lik araba almak çok saçma. Emekleri için 30 ya da 40 bine hediye olarak ev eşyaları alabilirsin, her yıl üç dört kez alış verişlerini yaparsın ama direkt 100 bin vermek saçma bence. Nişanlınla evlenmeyi düşünüyorsan önce kendi hayatını planlamalısın, ondan sonra başka şeyleri düşünürsün.

Yarin obur gun onun ailesine gerekse harcar misin, bunu dusun evet ben o karakterde bir adamim harcarim dersen de o nisani at, cunku anan baban olum doseginde olsa o kiz kilini kipirdatmaz :)

Ayak-yorgan ilişkisi.

Eğer yorganın iki ailenin de ayağını örtecekse, kimsenin ayağı üşümeyecekse, nişanlın da belli bi hayat standardını yakaladıktan sonra tatmin olup durulacak biriyse sıkıntı yok.

Her ilişki ya da evlilikte belirli standartlar tutturulmuş olmuyor. Ki zaten ilişkiler için bi standart da yok. Bazen damat kız evine bakıyor, bazen tüm sülalesine bakıyor, bazen kızın babası aileyi maddi anlamda ayakta tutuyor...

Sen bunun muhasebesini yaptın mı? Yani evlenince ne olacak, maddi anlamda kim elini taşın altına ne kadar koyacak, nasıl geçinilecek bunlar hakkında fikrin var mı? Eğer üstüne düşünüp de bir yere vardıysan sorunun cevabını da bulman kolay aslında.

Ne yapmalı?

Eğer eve girecek paranın %80'i senin aracılığınla girecekse, Marx abimizin de dediği gibi, alt yapı üst yapıyı belirler. Senin dediğin olur. Karşı çıkıyorsa zaten evliliğin geleceği sıkıntılı olur.

Eğer maddi anlamda gerçekten müşterek bir yaşam sürecekseniz, o zaman sizin cebinizdeki parayla ilgili çeşitli kaygılarının olması bir nebze doğal karşılanabilir.

Amma ve lakin son zamanlarda şundan çok emin oldum;

Bir kadın ne kadar kültürlü, beyaz yakalı, plaza insanı falan da olsa, maddi anlamda sağılmalık inek vazifesi görecek bir koca için yanıp tutuşuyor olabilir. Ay ben şunu kafalasam bu işi de kariyeri de bırakırım düşünceleri pek bir yaygın.

İyi yetişmiş, eli öpülesi anne babaların çocuklarını tenzih ederim.


Aile demişken son bir şey; nişanlının ailesini iyi gözlemlemeni öneririm. Evlilik sadece iki kişi arasında olmuyor ülkemiz şartlarında. Aileler de evleniyor.

Para tamamen benimse ve daha evlilik olmadıysa sana ne çekerim.

Ayrıca benim paramla mı kuruluyor o işler, hatun tarafı 200-300.000 koyacak durumda mı, yoksa daha evlenmeden benim param üzerinden evlilik masrafı hesabı mı yapıyor kendi kuş kadar ödeme yapıp?

İkinci durumda sana de demez siktir çekerim.

yorumlara şöyle bir baktım da, benim evleneceğim adam "biriktirirken yanımda sen mi vardın?" diye sorsa, asıl ben adamı sokağa atarım, "o zaman yalnız harca paranı" diye.

şaka mısınız ya?

birincisi, (kendi adıma konuşuyorum) mesela benim kazandığım parada benden başka kimsenin hakkı büyük falan değil.
tamam, okuttular ettiler, ama durumları müsaitti, ben de kendi bileğimin hakkıyla okulları kazandım, okudum.
sonra da sabahlara kadar çalıştım, kazandım falan filan.

bu aileye gereğinden fazla minnet duyma olayını toplum olarak bıraksak, belki biraz yükselebileceğiz.

hastalık vs durumu tamamen ayrı olmakla birlikte, 300 bini olan adam ailesine 100 bin liralık araba alıyorsa, zaten o adamla evlenilmez.
çünkü o 100 binlik arabayı kabul eden aile şüphe uyandırır, parasının neredeyse yarısıyla araba almayı düşünebilen adam da güven vermez.

hasta olurlarsa ya da benzer bir hayati durum varsa, son kuruşuna kadar harcanır gerekirse.

biriyle yeni bir hayat kuracaksanız, ona göre ve o kişiyle hareket etmeniz gerekir, bu kadar basit.

yani siz para için "aman sana ne? para benim değil mi?" diye kızı adam yerine koymazken, evlenmeyi düşündüğüz kızın hisleri/düşünceleri yerine ailenize gereksiz harcama yapma zevkini önemserken maddiyatçı olmuyorsunuz, kız birlikte gelecek kuracaksınız diye dikkat etmenizi söylerken mi maddiyatçı oluyor?

kaldı ki, evlendiğinizde o para "kendi parası" olacak zaten.
dolayısıyla kendi parası gibi bir plan program içine girebilir.
uygun olan şeyler olur/olmaz, onlar tartışılır.
ama nişanlıysanız ve evlenecekseniz paylaşmayı kabullenmeniz şart.

---

kız da paragöz olabilir, evet.
ama bu olaydan öyle bir şey çıkarmadım şahsen.

insanlar beraber özveride bulunarak aile kurar. aksine güvenerek mi nişanlanıyor bu kız? e herkesin 300 bin lirası var çünkü biriktirdiği ya; bir başkasıyla tanışıp ona aşık olmuş olsaydı ne olacaktı?

kişi kendi alın terini akıtıp parasını kazanırken belli amaçlara sahipse ve bu amaçlar içerisinde başka insanlar haklı bulsun bulmasın "ailem için şunu şunu yapmak" var ise buna saygı duyamayan, kendisiyle evlenecek diye sevgilisinin araç değiştirir gibi aile değiştireceğini zanneden birinin talepte bulunduğu sevgilisiyle uzun süre birbirini yanlış anlama durumu vardır bence.

kişiyi bırakırsınız kendi tasarrufuyla o noktaya gelir. talepte bulunamazsınız. hele ki "insanlar asgari 300 bin lira ile yuva kurar" gibi bir norm yokken.

ailemin çok payı var diyen birinin gereğinden fazla minnet duyup duymadığınız siz telepati yaparak mı belirliyorsunuz? belki hayat birikimlerinin bir kısmını verdiler çocuklarına, sermaye olarak kullansın diye? size ne, bize ne ayrıca?

talep etmek bu kadar kolay mı ya? maddiyat denilen şey ömür, çaba, emek belki kavgayla geçen yıllar demek. kendi adımıza yapacağımız şeyleri söylesek ve başkalarına varsayımlar yapıp hesap sormasak ne güzel olur.

-Sevgili ve nişanlı farklı şeylerdir.

-Nisanliyla geleceğe dair maddi planlar da yapılır.

-Aile hayat birikiminin bir kısmını verdiyse, zaten o ailenin parasıdır.

-insan nişanlısı ya da evlenmeyi düşündüğü insan için "kendi parası gibi" diyorsa samimiyetsizdir ya da biriyle hayatı paylaşmayı gözden geçirmesi gerekir.

-evlenmeden önce herkesin 300er bin lirasinin olmaması, evlenmeden once 300 bini olan birinin plan yapmaması gerektiği anlamına gelmez.
Ortada bir para varsa onun üzerinden konuşulur, bu kadar basit.

-ev alabilecek durumdayken, aile için yapılacak "gereksiz" bir harcama yüzünden kirada oturmak zorunda kalmak, günümüz dünyasında sorumsuzluktur.

-herkesin kendi kuracağı yaşam konusunda söz hakkı vardır.

-kızın da ortaya bir şey koyup koymayacagini bilmemekle birlikte, koyacak olsa da, olmasa da nişanlı olduğu kişiyle ilgili maddi bir plan yapma hakkı vardır.

-beraber özveride bulunmak, aile için durup dururken 100 bin lira gereksiz harcama yapmamaktir, hayır diyebilmektir en başında zaten.
Tam tersi olsa, kız ev almayi planladiklari kendi birikiminin üçte birini ailesine öylesine verse, "askiiim nolucak kazaniriz yine ehi ehi" dese, erkek yine aynı soğukkanlılıkla "beni ilgilendirmez zaten" diyebilir miydi acaba?



(Bu yazı, masrafın tamamen gereksiz olduğu düşünülerek yazıldı. Sağlık vb. durumu varsa ayrı.)

evlenilmez. aman Allah korusun.

toplu para lazımsa işine yarar yoksa karlı falan diye bakma

Bankasız, faizsiz (ya da en azından altın fiyatındaki dalgalanma kadar faizli) kredi çekmişsin gibi düşün. Eline toplu para geçiyor. Sonra da aylık bir "altın-miktarı-giriniz" ile geri ödeme yapıyorsun. Kredi ile karşılaştırmazsan, öyle garanti ya da dikkate değer kar olayı yok gibi bir şey.

Kredi çekmişsin gibi düşünmek de pek doğru değil. Altın günlerinde günü ilk düzenleyen için doğrudur sadece. İlk düzenleyenler kârdayken, sona kalanlar baya zarar ederler.

Bence hiç bir kârı yok. Onun yerine bankada hesap aç, oraya her ay bir altın ekle. Grubun içinden biri çıkar, çıkmaz. Bana çok güvensiz geliyor. Bir de fiziki altını elinde tutmak hep bir risk. Hırsızlık olursa diye korkarım ben.

Ben mesela altın düştüğü zaman, maaşımın birikim için ayırdığım kısmıyla altın alıyorum. Enpara'nın arayüzü çok kullanışlı mesela. Orada biriktirdiğin altını görüyosun, lazım olursa da anında paraya çevir.

Yok yok, gram olarak -mesela 1 gram- hesaba yatırılacakmış. (Altın havalesi var mı yahu?) Vermeme riski mutlaka vardır ama mevzubahis ortamda çok düşük bir ihtimal. Sadece mantığını pek kavrayamamıştım ama maksat bir ay ele toplu para geçmesi demek ki. Peki siz olsanız girer miydiniz?

çeyrek 200 lirayı geçmiş bugün. 2-3 hafta önce 780 liraya tam aldım bugün 855 lira. altın gününe girecek olsaydım piyasayı takip edip çeyreği yakaladığım en düşük fiyatta birden fazla alırdım ki almam gereken zaman geldiğinde yüksek fiyattan almayayım. elime toplu geçtiğinde de yine takip ederdim durumunu. şimdi diyeceksin bunun için güne ne gerek var. günün mantığı elde para tutamayan biriktiremeyen insanlara para biriktirmiş gibi yaptırmak.

Topladığın altınları geri götürürsen karı olmaz. Burdaki amaç her ay bir altın satın alıp götürmen lazım. Gün bitince elinde kişi sayısı - 1 kadar altın kalır böylece.

Hiç hoşlanmıyorum bu tür oluşumlardan. Hiçbir güvencesi yok sonuçta, gruptaki birkaç vatandaş savsaklasa boş yere hem maddi zarar görmüş olacaksınız hem de keriz yerine konmuş olacaksınız.

hiçbir güvencesi yok, tabii ki. biz ofiste yapıyoruz ayda 100 lira havale şeklinde. düşün on kişiysen, 900 tl veriyorsun, 900 tl toplu alıyorsun. ben kendimi son aya yazdırdım. 9 ay boyunca ayda 100 tl kenara atmış gibi olacağım, toplu para alacağım. ha evet bankaya yatırsam +faizi olur mu olur, ama ben her ay bankaya o parayı atar mıyım hayır. bana o yüzden karlı geliyor. eğer ben aynı parayı atarım bankaya diyorsan manası yok.

her ay kenara para ayırma disiplini olmayanlar için faydalı bir yöntem.

celeron 300a sen misin

soruya cevap: evet, sempatik bence de

Euro 2016 mucadelesini degil komple Izlanda'yi ve insanlarini ve her seyini asiri sempatik buluyorum:)

İzlandada yaşarım net

Adamların kalecisi Eurovision şarkılarının klibini çeken yönetmenmiş. Evra'nın 25 kardeşi var bilgisinden çok çok daha sempatik bence.

İzlandayı da İzlandalıları da severim. Blue Lagoon'a gitmek lazım bi ara

Huzur İzlanda!

sempatik buluyordum elbette ama bu videoyu izledikten sonra çok daha arttı saygım ve sevgim. 10-12 gün önce bi' entry'mde de yazmıştım: izlanda'yı seviyorum ama 300 binlik bir ülke oldukları ve futbolla pek ilgilenmedikleri için, onlardansa mesela arnavutluk'un çıkmasını tercih ederim. çünkü biliyorum ki arnavutlar, rumenler, macarlar falan dünyayı yakar üst tur için ama izlanda dediğin zaten el kadar memleket, e adamların öyle profesyonel sporla da pek arası yok...

amma, lakin ki, öyle değilmiş. tribündeki taraftarları olsun, spikerin delirmesi olsun, oynadıkları futbol olsun... bu adamların başarısına sevinilecek hatta çok sevinilecek, bundan emin oldum. o açıdan, sempatimin ikiye hatta üçe katlandığını söyleyebilirim.

izlanda'nın yeri bende ayrıdır diyemem ama bunların liginde hafnarfjördur'u çok severdim ben. bir dönem bayağı bayağı takip ediyordum. hangi sezondu hatırlamıyorum ama breidablik'le bir son maç vardı mesela, 2-2 mi ne kalmıştık, bizimkilerin topu direkte patlamıştı son dakikalarda. yensek biz şampiyon oluyoduk, beraberlikte breidablik olmuştu. onu hiç unutmuyom. adamların ligi o kadar dandik ki benim diyen izlanda haber sitesinde bi tane kayda değer haber bulamazsın. ne bi maç yorumu, ne bi yazı, ne takım haberi... hiçbi şey yok abi. işte kadın takımı olsun, u-14 olsun adamlar haber yapıyosa bunlarla ilgili yapıyo. spora bakış açıları çok daha farklı ve sanırım "masum" çünkü.

benim gibi "biri gitti kaldi 300 spartali" vardı o ara, hatta şakasına laf dalaşına girip küfürleştiğimiz oluyodu sözlükte. bizler için şanlı izlanda'nın başarısı çok daha büyük bir gurur o açıdan, biz bu bebeleri izlemek isteyip de izlandalılardan "abi biz de izleyemiyoz ki, ben bizim ülkede futbol ligi olduğunu senden duydum mesela" cevabı alan, youtube'a breidablik-keflavik highlights yazıp amatör kameradan maç özeti izleyen neslin evlatlarıyız :((

Ben de sempatik buluyorum.
Aşırı derecede sevimli birşey. Böyle tarif edilecek gibi değil.

Aynen ben de cok sempatik buluyorum izlandayi. Izlandada beni sempatik bulan birileri varsa hemen onunla evlenip izlandaya yerlesebilirim.

Hatunları at gibi. Seviyorum izlandayı.

Göbeği açık tişörtleri seviyorum bence güzel. Fit olana da çok yakışıyor. Şalvar konusunda model görmem lazım tam bi şey diyemeyeceğim.

Göbeği güzelse hoş tabi. Şalvar pantollar çok kezban işi.

Bir erkek olarak hem çok estetik hem de çok tahrik edici buluyorum. Tabi giyen kişinin iyi bir fiziğe sahip olması koşuluyla.

Şalvar ise bir o kadar kötü. Allah'tan eskisi gibi sık rastlanmıyor sokaklarda artık.

Göbeği açık olanlar güzel bi göbekle gayet seksiyy. Eğilip öpesi geliyor insanın. Piercing ile de süslenebilir.
Geniş pantolon yani şalvar normal ya da altı şeklinde değerlendirilebilir. Pek göze hitap ettiği söylenemez. Ama fazlası değil.

Edit: Pomç pomç pomç.

Erkek olarak cok sekis buluyorum. Yakisiyor. Salvar gibi pantolonlarin yok olmasini diliyorum.

90'larda seviyordum, şimdilik henüz gözüm alışmadı. Estetiktir, o ayrı da, şimdilik komik geliyor. 4-5 seneye ancak alışıyor benim gözüm modaya. Metrobüste bir kadını dediği gibi "O eciş bücüş şeylere gözüm alışana kadar 5 yıl geçiyor. Sonra da modası geçiyor zaten". Yine de yakışana yakışıyor.

ya sokakta çok fazla görüyorum ve o açık kısımda görünen şey yağlı bir göbek olduğu zaman güzel görünmüyor. ama sıfır yağlı bir karnın varsa ve hatta göbek piercingin falan varsa seksi olabilir.

göbeği açık tişörtler güzel güzel

www.giyimvemoda.com
şu pantolonlardan ortadaki güzelken en soldaki kötü. modeline göre değişebiliyor.

Fikren ikisi de çok güzel ama tabi kadına göre değişir

Aychovsky, ahaahah benim annem de geçen gün konuşurken'90'larda kalmadı mı o moda?' dedi. Bustiyer kadar olanlarına benim de gözüm hala alışmadı ama hafif kısa olanlar çok da kötü değil sanki.

Rayde, ortadakinin modeli güzel, kumaşı kötü mesela bence.

göbeği ortada bırakan tişörtü estetik bulmuyorum.
şalvar desen şehir hayatında çok sikko duran bir giysi, köy yerinde çok güzel hele de çiçekli olanları.
at

bende bıraktığı izlenim lise sonu-üniversite başı gençliği giysisi. giyeni ciddiye almam manasında değil de, hafiften hovarda bi imajı var sanırım. estetik olarak çok hoşuma gitmiyor, seksi de bulmuyorum.

Estetik olarak uygun bedene sahip kişilerde gayet güzsl duruyor.

Hafif göbek açık iyi güzel. Şalvar ----> Princess jasmine vignette4.wikia.nocookie.net :D

bu salvar hate e katilmiyorum. guzel oluyor. hele poposu guzelse bole bingil bingil oynamasi hos duruyor. o ara gelip sapadank diye vuracan popoya ama medeni insanlariz o yuzden hos degil.

Giyen arkadaş fitse ben çok beğeniyorum.

şalvar pantullar çok rüküş bu arada.

Göbeği açık ✔
Şalvar X

göbeği açık kullanıyorum, seviyorum:)

şalvar tarzı hiç kullanmadım ama bayağı rahat görünüyor, deneyebilirim:)

şalvarı rahat diye giyeceksen giy, insanlar ne düşünüyor diye endişeleniyorsan zaten giyme. göbeği açık tişörtler için de aynısı geçerli.

chicha +1

Benim icin dusuk bel>crop top

Crop top'a alisamadim hala

göbeği açık kıyafetleri beğenmiyorum, şalvar konusunda mesafeliyim. rahat görünüyor. erkek tarafıyım.

@ekaterina asfsgagga

ben nötr m bu konuda.

şalvarın içine don giymesen de oluyor :D :D

çok yakışmasına rağmen sapık turnusolu bi giysi olduğunu düşünüyorum. o pis bakışlar hemen beliriyor. ama insan kendine yakışanı giymeli tabi.

Estetik değil, ucuz ve bayağı görünüyor. Geniş pantalonların bazıları güzel, bazıları çirkin.

La noix, ben de düşük bel sevemedim bir türlü ya :( hiç rahat gelmiyor.

Nic, yok burdaki fikirlere göre alacagim ya da almayacağım demedim. Insanlae ne düşünüyorlar diye merak ettim :)

Yaşların küçük olduğunu düşünüyorum ben de nedense.
Evde sürekli giydiğim bir şey, çok sıcak çünkü. Dışarıda denemedim, çıplakmışım hissi gelecektir muhtemelen. Fonksyonel de değil. Kolları kaldırsan, sütyeni sergiliyorsun.

Şalvarı sevmiyorum. Etnik yogacı şalvarı da sevmiyorum.

Ben asıl t-shirtlerin içe toplanıp yüksek belli pantolonların meme ucuna kadar çekilmesine alışamadım. Ağzım açık bakıyorum bir süre, ve çok gülmem geliyor.

ben kadınların bir sonraki evrede nerelerini açacağını merak ediyorum sadece. Göğüs dekoltesi halledildi, göbek açıldı ya sonrası?

herkes gibi göbek güzelse kısmına katılıyorum, ama bi tık yağ varsa bile(göbekli demiyorum bakın, onlar zaten bulaşmasın) çirkin oluyo.
şalvar dediğinde modeline göre çok değişiyo ama yine güzel vücut, uzun bacak falan gerekiyor diye düşünüyorum. kısacası ikisinin de ortak özelliği götü göbeği salmış kadınların giymemesi gereken kıyafetler oluşu.

Göbek öpmeyi ve yalamayı sevdiğim için göbeği açık t shirtleri estetik buluyorum

Göbekle pantolon arasındaki açık büyükse çok itici duruyor.

ikisini de cok seviyorum. minyon ve balık etlimsi bir görünümüm oldugundan ikisini de kendime yakıstıramıyorum, giymiyorum :( çünkü ikisi de ' fit' bir vücut istiyor bence...... göbeği açık tişörtler adeta içimde yara......

göbeği açık tshrtler göbeğiniz yoksa güzeldir bunu bilin ona göre alsın kim alacaksa.
bunun bir de tayt versiyonu var.

Mini şort ve yuvarlak çerçeve gözlük ile birlikte kızılay dağıtmıyor muydu onları? Fit bir vücutta güzel durabilir, durdu da. (Ebu leheb?)

Şalvar, tayt, tulum falan... Neden giyiyorsunuz bunları? % 1 falan anca güzel oluyor. O da sadece güzel vücut değil, giyilen şeyin de tipine bağlı.

Göbegi hafif acik, ya da yari acik, fit insana cok güzel. Seksi de bence.

Salvar, tulum, bilimum benzer sey, nope, no fucking way. i.giphy.com

Modayi hicbir zaman anlamadim, bir kadinda sevdigim ve sevmedigim seyler hicbir zaman modayla alakali olmadi. Erkegim, göz zevkime göre konusuyorum.

insan neyle rahat ediyorsa onu giysin felsefesinden hareketle göbeği açık tişörtleri manasız buluyorum, ayrıca gerçekten şu ana kadar 100 göbeği açık kız gördüysem sadece 2 tanesi giydiğini yakıştırmıştı.

şalvar ise aşırı tatlış bi' şey bence, çok seviyorum. çok kısa boylu ve tombiş değilse giyen kişi bence istisnasız yakışıyor. bi' kere rahat ya. raaaahat. keşke işe gidip gelirken de giyebilsem.

karnı dümdüz bir hatun giydiyse öpesim geliyor, yağlar pörtlemişse pek de estetik bir görüntü olmuyor.

benimkisi anime

code geass.

dizi olarak house md. ama kesin izlemissindir .

luther

prison break <3

psych

House izlemediysen izle derim ben. Mentalist de guzel.

house mdyi binge watching yaparsan harcarsin. ara ara izle, cok efsanevi bölümler var, 6x01 favorim, koma bölümü 2. favorim, ard arda sezonu bitirirsen, ee hep ayni sey oluyor sendromu kacinilmaz.

mr monk

white collar tabiki. birde leverage.

bahsi geçen diziler kadar olmasa da gayet heyecanlı bir uyarlama izlemek istersen tatlı küçük yalancılar'ı izlemeni tavsiye ederim. evet ismi kötü, ismine bakma. erken bitti zaten 15-20 bölüm yanılmıyorsam.

1. house of cards
2. house md
3. madame secretary

Endeavour, Bron/Broen, Bosch
Bu saydıklarım polisiye diziler ama gerçekten güzel yapımlar.

house md diyorum bende, unutup baştan izlemeyi isterdim

Şu link şurda dursun mu, belki işine yarar. (git: )reelrundown.com

bal yiyerek geçiririm.
ne yapacam hacı gider memlekette zaman geçiririm.
babaannem ve dedem yaşlılar gidip dönmemek dönüp görmemek var.
her gün odun ateşinde kara demlikten çay içerim, ağaç gölgesinde türkü söylerim.

ne olarak gidilecek? nereye gidilecek, o önemli.

amerika, avusturalya ise her gün bıkana kadar kebap, lahmacun yerim. avrupaysa dil, sanat öğrenirim. japonyaysa ninjalığın püf noktalarını öğrenirim. çinse ameliyatla çekik göz yaptırırım.

25 - erkek - ilişkisi var


maddi birikim yaparım, kendime yatırım yaparım. gideceğim ülkenin dili vs. için.

türkiye için de uzun vadeli planlar yapmam, ne bileyim gidip de bana çok şey katacağına inandığım, maddi olarak o kadar da iyi olmayan bi işe girmek yerine direkt maddi düşünür, ona göre iş seçimi yapardım.

bu arada belirtmezsem olmaz, buna benzer şeyleri yaparsan daha çok bağlanırsın, gidemezsin, gitsen 1 sene sonra memleketim diye geri dönersin.

son yapayım, bir kere daha yapayım derken sürekli aklın kalacak, kopamayacaksın. şey gibi bu, 30 yıldır temelli dönüş yapmaya çalışan türk aileleri gibi.

Kendi adıma bakarsam, 1.5 saat uçuş mesafesinde bir yere gitmeyi planlıyorum. Bu nedenle özlem falan bi yere kadar. Çok kasarsa atlar uçağa gelirim ana evinde yemeğe.. (Ümraniye şişli bile daha uzun sürüyor akşam trafiğinde)

Ama hacı babalar, 3 yıl boyunca da bal yenmez ya :)
Yatırım açısından bakınca ben de aynı kafadayım. Kenara para koyma konusudna kıç yırtıyorum.

Ayrıca online yapılabilecek iş arayışlarındayım.
Uzağa gidince "meraba ben şu konuda uzmanım" desem kimse takmaz, en azından para getirecek birşeyler lazım.

Ha örneğin, gideceğiz diye kafaya çok koyduk.
Çocuk işini bile erteliyoruz.
Hata mı acaba diyorum sürekli..

Bol bol spor yaparım , ingiliççem yeterince iyi değilse onu daha geliştirmeye çalışırım , oraya gidiş amacım neyse onunla ilgilenirim , bi de hayatım boyunca Türkiyeye geri dönmemek için dua ederim

21-Erkek - İlişkisi var

işkembe çorbası içerdim bol bol.

hayatımızda çok değişen bir şey olmaz sanırım.
33 evli erkek.

Oo beybi..
Arkadaş evi barkı götürdük de, pasaportu yırtıp atmadık ki :)

Gerçi yurtdışına gitmek isteyenin ne durumda olduğu ortaya çıkıyor.

daha erken gidebilmek için neler yapabilirsem onları yapardım. günlük hayatımda değişen birşey olmazdı.

28/evli/baba

uzun süredir biliyordum. 1 ay sonra gidiyorum. hiç bi şey yapmadım normal şekilde devam ettim. çantamı toplayıp gitcem.

2017 son aylarında yerleşeceğim.

büyük yabancı bir firmada çalışmayabaşladım, maksat orada iş bulmamı kolaylaştırsın. bir de deneyim.
ben olsam iş bulma şansı için uluslar arası firmalarda çalışır, firmada olan biteni kafama takmazdım. zaten gidicem amk terfi almasam ne olur.

24-e-evlenerek gideceğim haliyle nişanlısal.

irlanda ve isveç, italya ve belçika'yı yenemezse; türkiye de çek cumhuriyetini iki farkla yenerse çıkıyoruz

Yine ne yaptık ettik kendimizi başka takımların maçlarına angaje ettik.
pbs.twimg.com

Turu gecersek mozambik cumhuriyeti cikar. Onu da gecersek rakibimiz genclerbirligi.

Almanya k.irlandayi 3 veya 4 farkli yenip biz cekleri 2 farkli yenersek bu adamlari altiniza almiyor muyuz

the it crowd

black books

it crowdu hiçbir yerde bulamadım. torrent de sürekli eşlere bağlanılıyor diyor. halbuki bir arkadaşım daha önermişti.

friday night dinner
how not to live your life
peep show
inbetweeners
fresh meat

ab fab
little Britain
green wing
father ted

the it crowd için mesaj attım

Dostum kat ph kat r gibi bir sitede olmasi gerekiyor.

Peep show youtube da var

the office de olabilir.

bi de stephen merchant'ın "hello ladies"i var. çıtır çerez.

"How not to live your life" olabilir belki. Ufaktan abartı var ama 1-2 bölüm izleyin, belki seversiniz.

lucky louie güzeldi o tadı aldım ben couplingdeki

not good looking?

güncel konuşma içinde tarif ederken game of thrones wildling'ler üzerinden anlatılır. wildling gibi derseniz karşı taraf anlar işte saç sakal karışmış, kaba saba vohşi.

konusma dilindeyse looks like a hobo da diyebilirsin

hobo, at hırsızından çok evsiz, kendi halinde avare tipleri çağrıştırıyor. at hırsızı daha tehlikeli bir tip, onun için wanker daha uygun bence.

shady person or people. kullanabilirsin.

guvensiz tekinsiz insanlar icin soylenilir.

Hillbilly de denebilir aslında ama suratla kalmaz komple ucube gibi bir anlam taşır

ewok diyebilirsin ama kavgada söylenmez bence.

on tane cihazda bile aynı anda kullanabilirsiniz spotify. dediğiniz şekilde dinleyebilirsiniz tabi ki çevrimdışı parçaları

teknik olarak mümkün, offline olarak kaydettiyseniz parçaları neden olmasın.

tarif ettiğin şekilde kullanabilirsin.

benim araçta kendisinde spotify uygulaması var, premium hesabımla aracta da kullanıyorum. wifi ile parçaları indirdim, çevrimdışı kullanıyorum.


ayrıca spotify çevrimdışı dinleme özelliği max. 3 cihazda kullanılabiliyor diye biliyorum.
support.spotify.com

Eşyalar derken ?

Ben yanıma cüzdan, telefon, kulaklık,güneş gözlüğü ve belki sarj aleti alıyorum, hepsi cebime rahat rahat sığıyor

Evet ya cep nedir rahatsiz etmiyor mu sizi. Şiş şiş.

Bence sizin için de çanta akımı başlamalı.